#otorite

"Kilise mi?" diye yanıtladım. "Bir tür devlettir bu, gerçi en yalancısıdır devletlerin. Ama kes sesini, ikiyüzlü köpek. Kendi türünü çok iyi bilirsin sen! Tıpkı senin gibi ikiyüzlü bir köpektir devlet; tıpkı senin gibi konuşur, ortalığı dumana boğarak ve kükreyerek – tıpkı senin gibi, şeylerin karnından konuştuğuna inandırmak için. Çünkü kesinkes en önemli hayvan olmak ister yeryüzünde devlet; ve ona inanırlar da."

Bir toz zerresinde yaşayan ufacık canlılar olan bizler, Samanyolu'nun yıldızları arasına uzay mekikleri yollamayı nasıl başardık? Sadece birkaç yüzyıl önce, yani kozmik zamana göre yalnızca bir saniye önce, nerede ve hangi zamanda olduğumuza dair hiçbir şey bilmiyorduk. Kozmosun geri kalanından bihaberdik. Bir tür hapishanede, bir ceviz kabuğuyla sınırlanmış ufacık bir evrende yaşıyorduk. Bu hapishaneden nasıl kurtulduk? Bu başarı, beş basit kuralın izinden giden kuşaklar dolusu araştırmacının eseridir: Otoriteyi sorgula. Hiçbir fikir, birisi doğru olduğunu söylüyor diye doğru değildir; ben de dahil. Kendin düşün. Kendini sorgula. Hiçbir şeye, sırf inanmak istediğin için inanma. Bir şeye inanmak, onu gerçek yapmaz. Fikirleri, gözlem ve deneylerden elde edilen kanıtlarla test et. Çok beğendiğiniz bir fikir, iyi kurgulanmış bir testi geçemiyorsa yanlıştır. Yola devam et. Kanıtlar sizi nereye götürüyorsa oraya gidin. Elinizde hiç kanıt yoksa, peşin yargıda bulunmayın. Belki en önemli kural da şudur: Unutmayın; yanılıyor olabilirsiniz!

Liste
Yükleniyor…