Rekabetçi kapitalizmde, temel ilke liyakattir, verimli iş yapabilme yeteneği temel seçim ölçütü olarak ortaya çıkıyor. Şimdi seleksiyonun temel ölçütü 'biat etmek', 'adamı olmak' olarak beliriyor; bu beğeniyi, ödüllendirmeyi, hukuku delip geçiyor.
- Henüz kategori yok.
-
9 Kasım Günlük Burç Yorumları: Gezegenlerin Etkisiyle …09.11.2025
-
TOKİ Yüzyılın Konut Projesi Başvuruları Başladı: E-Dev…09.11.2025
-
İrem Derici ve Melih Kunukçu Aşkında Son Perde: Ayrılı…09.11.2025
-
Aynadaki Yabancı 6. Bölüm: Gerçekler Açığa Çıkıyor, Te…09.11.2025
-
Portekiz Ligi: Santa Clara, Sporting Karşısında Erken …09.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Haftanın Eleme Heyecanı: 7 Kasım…09.11.2025
-
8 Kasım 2025 Çılgın Sayısal Loto Sonuçları Belli Oldu:…09.11.2025
-
Ben Leman'da Gerilim Dorukta: Kaybolan Çocuklar İçin U…09.11.2025
-
Parma - Milan Maçı Ne Zaman, Hangi Kanalda? İşte Serie…09.11.2025
-
Hertha Berlin'in Genç Yıldızı Kennet Eichhorn Avrupa D…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#liyakat
Şahsi düşüncelere, kaprislere kapılarak beceriksiz, kabiliyetsiz adamları iş başına getirmeyiniz. Bütün şirketler kabiliyetli insanların omuzlarında yükselmektedir. Bugün çalıştığımız Ford, Siemens, General Electric gibi müesseseler en büyük misaldir.
Dalkavukların, iki yüzlülerin, sahtekarların egemen olduğu böyle bir toplum, bilim, teknoloji, üretim kalitesi açısından geri kalmaya yazgılıdır.
Genellikle önemli ve büyük sorumluluklar gerektiren makamlar, kendilerine layık olanlarla değil de, olmayanlarla doldurulmaz mı? Aristoteles’ten günümüze iki bin üç yüz yıldan beri değişmemiş gerçekliklerden biri de bu değil midir?
Türkiye'de temel problem şu: Bilgili olanların yetkisi yok. Yetkili olanların da bilgisi yok.
Türkiye’yi yöneten bürokrasidir, bürokrasi ise en cahil, en korkak ve en yeteneksizin egemen olduğu sistemin adıdır. Korkudan ve beceriksizlikten dolayı her türlü insani duyguyu kaybetmiş olan ve sadece küçük çıkarlarıyla hareket eden insanlardan oluşan bir ağdır. Türkiye’yi yöneten bunlardır. Türkiye’yi yöneten dehşetli cahil, korkak, yaşamdan hiçbir beklentisi olmayan, sizden benden daha fazla korkan; bir takım çapsız ve cahil 3 milyon kişilik ordunun kontrolündedir. Bununla başa çıkmak kolay değildir. Bürokrasiyle mücadeleyi kazanmanın imkanını göremiyorum.
Yüksek makamlar yalçın kayalara benzer. Oralara nadiren kartallar, çoğunlukla kertenkeleler çıkar.
İnsanlar devlet kademelerinde nasıl yükselir diye sorulursa, ya hak ederek, ya sürünerek ya da yaltaklanarak yükselirler. Bu gibi pek çok yöntem vardır. Ben hak ederek geldiğime inanıyorum.
Kavuk, bir usta-çırak ilişkisi. Bir liyakat ilişkisidir. Bugün Türkiye'de liyakat olayı tamamen unutuldu.
Bütün insanların kabiliyetlerine göre bir işi olmalı, bunun aksine hareket edilmesine padişah izin vermemeli.
Gerçek mevkii bir üniversite kürsüsü olması gereken Atsız, yüksek(!) siyasilerin yüksek(!) siyasetlerine alet olan yüksek(!) mevkililerin yüksek(!) himmetleriyle, yıllardır bir kütüphane memurudur!
Eğer bu mevkiye (Emniyet Genel Müdürlüğü) aradığım adam yetenekliyse, onu çok kısa sürede elde eder.
Hatta vali bile olmak için, hatta elçi bile olmak için diploma gerekmez de, mahalle bekçisi olmaya kalksan diploma ister.
"Diploman var mı, okul diploman?" dedi. "Yok, dedim, okula gidemedim." "Hmmm, demek diploman yok. Öyleyse sana yüksek bir iş vereceğiz," dedi.
Bu devir namussuz devri. Kimse doğruluk üzerine iş görmüyor. Doğru adamı hiçbir işin başına geçirmiyorlar.
Osmanlı elitinin en mühim vasıflarından biri melitokratik bir elit olmasıydı. Osmanlı melitokrasisi (liyakate göre kişiye yükselme imkanı sağlayan âdil yapı) Osmanlı başarısının bel kemiği idi.
Ben bu makama Türkiye'nin her yerinde her görevi yaparak geldim. Bizim amacımız terör örgütünü besleyen her türlü şartı ortadan kaldırmaktır.
Farklılıkları bilmek ve buna uygun davranmak en doğrusu; herkes en iyi yaptığı şeyi yapmalı.