Demokrat, ama 'Gerçek, hukuk devletinden yana laik ve demokrat' olmaya gereksinmemiz var bence.
- Henüz kategori yok.
-
İstanbul Havalimanı'nda 'Kim Olduğumu Biliyor musun' S…09.11.2025
-
Inter Miami, Nashville Maçında Yenildi: Messi'nin Golü…09.11.2025
-
Kenan Yıldız'lı Juventus, Sporting CP Karşısında Galib…09.11.2025
-
Gülben Ergen'in ABD Turnesi Sonrası Bornozlu Hamburger…09.11.2025
-
Inter Miami - Nashville SC Playoff Serisinde Final: Kr…09.11.2025
-
Tekirdağ'da Kapsamlı Elektrik Kesintileri Duyuruldu: İ…09.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Şaşırtan Elenme: Çağlar Veda Etti09.11.2025
-
TCMB'den Altın Ekonomisi Analizi: Yastık Altı Miktarı,…09.11.2025
-
9 Kasım Günlük Burç Yorumları: Gezegenlerin Etkisiyle …09.11.2025
-
TOKİ Yüzyılın Konut Projesi Başvuruları Başladı: E-Dev…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#laiklik
Yeryüzünde tek bir mabet taşı kalsa ve ona sahip çıkacak tek bir din adamı bulunsa, yine uygarlık için ciddi bir engeldir!
Atatürkçü laik politika, bağımsızlık ve kalkınma irticanın kesin ilâcıdır. Bunlar gerçekleştirilmedikçe, Türkiye'mizin, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin körükleyecekleri yeni 31 Martlarla yok olup gitmesinden, ne kadar korkulsa yeridir. (1969)
Laiklik Türkiye’de aydınlanmanın, özgür düşüncenin, bilimin ve demokrasinin yolunu açmıştır.
Müslüman toplum olmaktan iftihar duyuyoruz. Toplumu Müslüman; ama devleti laik ve demokratik cumhuriyet. İkisi de güzel, ikisine de sahip çıkmalıyız.
Törenin düzenlendiği salonda 'Türkiye laik Cumhuriyettir', 'Türk-Kürt kardeştir' pankartları asılmıştı. Bu bizim organizasyonumuz değildi. Yani bu insanlar, inançlı insanlar. 'Mutaassıp' olarak kendilerini görüyorlar. Görsünler canım, bunun ne sakıncası var. Yeter ki kanunlara uysun, diğerlerini kendisine benzetmeye çalışmasın.
Bu insanlar bizim yolsuzluk, yoksulluk mücadelemizin yanı sıra, laiklikle ilgili düşüncelerimizi de biliyorlar. Bunu bilerek, içlerine sindirerek geldiler. Bizim değerlerimizle bir sorunları yok.
Bizim yaşadığımız dinin önem kazanması değil. Siz yanlış bir dinsel yorumu Türkiye’ye dayatıyorsunuz. Bunun sonucu Türkiye, çağdaş, laik toplum olmaktan çıkıyor, dinsel kriterlerin her alanda, -şimdi eğitime girmeye başladı, yarın hukuka, devlet yönetimine girecektir- ağırlık kazandığı topluma çekilmek isteniyor. Bunun mekanizması olarak demokrasi kullanılıyor.
Laiklik ile muhafazakarlık çatışan iki kavram değil. Dinselleştiriyorsunuz. Kötü mü; değil. Dinin en doğru anlamda toplumda giderek daha etkin olması çok güzel bir şey.
Derdimiz davamız örtüyle mi, yoksa zihniyetle mi? Kara çarşafı, siyasi simge olarak az kişi kullanıyor. Kara çarşaf, Anadolu kırsal yaşamının bir parçası. Siyasi simge olarak, türban kullanılıyor. Kadının kullandığı örtü bizim hasmımız mı, onunla mı kavga ediyoruz? 1993'te Bosna'da Müslüman kadınlara, etnik temizleme kampanyasında tecavüz edildiğini öğrendiğimde, yapılan çirkinliklerin kadınları kirletemeyeceğini söylemek üzere, oyalı, beyaz yaşmaklarla Bosna’ya gittim
Din adamları sınıfının gücü kırılıncaya ve iyi bir hükümet ile iyi bir hukuk sistemi kuruluncaya dek eğitim sistemi istenilen düzeye gelmeyecektir.
Lozan'da denilmiştir ki: Siz Türkler Müslümansınız, öyleyse İslam yasaları ile idare edilmek zorundasınız, öyleyse Türkiye sınırları içinde kalan gayrimüslimlere İslam kanunları uygulanamayacağı göre onlara kendi kilise kanunlarının uygulanmasına izin vereceksiniz. Bize Lozan'da şeriatı uygulamamızı dayatmıştır Hıristiyanlar. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Böylece Türkiye'deki kiliselere devlet içinde devlet olma hakkı otomatik olarak doğar. Biz laik kanunları benimseyerek ancak bu tuzaktan kurtulabildik.
Laikliği savunan, laik düşünceyi savunan kendisinin de Atatürkçü olduğu söyleyen akademisyenlerin kitapları laikliğin Hıristiyanlığa ait bir şey olduğu yazıyor. Bu ne demek? Bu nasıl bir aymazlıktır? Papağan gibi bütün hepsi söylüyor.
“İslam Devleti” denildiği zaman hemen dudak bükülerek yadırganır. Bunun sebebi, ülkemizde “laiklik” perdesi arkasında uygulanan pozitivist, ateist, tanrı tanımaz, dinsiz eğitim ve yönetim sistemidir.
Ve ona dedim ki, eğer bunu bir kanun haline getirirsem, insanların gündüz yürümesini yasaklayan ve sadece geceleri yürümeye izin veren Hâkim-Biemrillâh'ın günlerine döndüğümüzü söyleyecekler ... ... ve benim görüşüme göre her insan kendi evinde kurallara kendisi karar verir. O da "Hayır, lider olarak [tesettürü zorunlu kılmaktan] sen sorumlusun" diye yanıtladı. Ona dedim ki, "Senin tıp fakültesinde okuyan bir kızın var ve başörtüsü takmıyor. Taktırmamışsın, neden?"
1954 yılında, tahliyeleri için İngilizlerle müzakere halindeydik. O dönemde Müslüman Kardeşler, İngiliz büyükelçiliği üyeleri ile gizli görüşmeler gerçekleştiriyordu. Onlara şöyle diyorlardı: "Biz iktidarı ele geçireceğiz, şunları ve şunları yapacağız. Bizimle müzakere edin." 1953 yılında, gerçekten ve samimi bir şekilde Müslüman Kardeşler ile iş birliği yapmak istiyorduk. Bunu; doğru ve uygun olan yolu takip etmeleri için istiyorduk. Müslüman Kardeşler'in lideriyle görüştüm. Oturdu, taleplerini iletti. Söylediği ilk şey "Mısır'a hicab [tesettür] getirilmeli" oldu. "Sokakta yürüyen her bir kadın tarha [başörtüsü] taksın."
Küçük yaştaki çocuklara yüz tane din dersi okutmamalı ve eleştirel düşünceyi öğretmeliyiz. Bırakalım din kültürünü ailesinden alsın.
Her ahval ve şerait içinde vazifemizin bilincinde olarak bize çizdiğin laik ve çağdaş yoldan asla ayrılmayacağımız gibi, gaflet, delalet ve hıyanet içinde bulunma cüretini gösterenler karşısında ilke ve devrimlerinin her daim bekçisi olarak bizi bulacaklardır.