#hayvan sömürüsü

Masum canlıların kitlesel olarak öldürülmesine 1945’te son verilmedi ki; sadece hayvanların “sonsuza dek” sömürülmesi ve katledilmesine doğru bir rota değişikliği yaşandı; bu da insan baskısı ve şiddetinin bir modeli ve itici gücü olmaya yaradı. Mezbahalar olduğu sürece Treblinka ve Auschwitz daima var olacak. Yahudi Alman düşünür Theodor Adorno’nun söylediği gibi, “ Auschwitz, birisi bir mezbahaya bakıp, “ama onlar hayvan” diye düşündüğünde başlar”.

İkinci öğretimler ile birlikte, kırk civarında öğrenci, kapalı kamyon kasasına bindik, araç hayvan taşınan bir kamyon gibiydi, mezbahanın yolunu tuttuk. Mezbahaya gittiğimizde, kesime sevk edilmiş bir inek vardı. Mezbahadayken ineğin “sahibi” ile konuştum. Adam, ineğin on sene süt verdiğini, “randımanı” düştüğü için de ineği kestirdiğini anlattı. Bu ilk mezbaha ziyaretimin, tanıklığımın hemen ardından bir daha da et yiyemedim.

Hayat bu muydu: “Annenden zorla ayrıl, sürekli süt ver diye ‘sunî tohumlama’ adı altında devamlı tecavüze maruz kal, her doğumdan sonra yavrun elinden zorla alınsın, on sene makineyle her gün sağıl, sütün azalmaya başladığı zaman da hayatın elinden alınsın? Sokağındaki kuytu köşeyi bile bir köpeğe fazla gören göz, muhitindeki transseksüele kinle bakan gözden farklı değildir.

Masum canlıların kitlesel olarak öldürülmesine 1945’te son verilmedi ki; sadece hayvanların “sonsuza dek” sömürülmesi ve katledilmesine doğru bir rota değişikliği yaşandı; bu da insan baskısı ve şiddetinin bir modeli ve itici gücü olmaya yaradı. Mezbahalar olduğu sürece Treblinka ve Auschwitz daima var olacak. Yahudi Alman düşünür Theodor Adorno ’nun söylediği gibi, “ Auschwitz, birisi bir mezbahaya bakıp, “ama onlar hayvan” diye düşündüğünde başlar”.

Liste
Yükleniyor…