#diplomasi

Türkiye'nin AB'ye üyelik süreci aslında hiçbir zaman kapanmadı. Atışmaları bir kenara bırakırsak, Türkiye’deki bazı siyasi olaylar, Avrupa Birliği’nin bütünün de tereddütlere yol açtı. Bu üyelik mevzusunda Avrupa hep birlikte karar verecek. AB’de de birçok konuda pek çok bölünme oluyor ve böyle olduğunda da içeriden ve dışarıdan eleştiriler gelmeye başlıyor.

Türkiye bütün diplomatlar için son derece ilginç bir ülke ama benim için çok daha özellikli... Bir geçiş döneminde. Liberal ve modern anlamda geçiş sürecinde olan ülkeler beni daha çok çekiyor. Avrupa Birliği’ndeki kariyerim bana şunu gösterdi; AB entegrasyonu, aday ülkeler açısından değişimin motoru işlevi görüyor. Daha önce Doğu Avrupa ülkelerinde de bunu gözlemlemiştim. Türkiye’de değişimin sancıları yaşanıyor. AB süreci de nefretle coşku arasında gidip geliyor.

Hristiyan inancının iyi niyetli desteğiyle Sarazenlerin hain ulusunu mahvetmek isteyen Moğol ordusunun başından (...) böylece denizin diğer tarafındaki kıyıların hükümdarları olan sizler, tebaanızın denizlerde özenle devriye gezmesini sağlayarak düşmanlarınız ve bizim düşmanlarımız olan kâfirlere bir sığınak bırakmamaya çalışıyorsunuz.

PKK’nın bir kenarda potansiyel olarak varlığı ABD’nin de işine geliyor. Gelecekte Türkiye’nin bir diplomatik atağa geçmesi durumunda, taraflar birbirlerinden bir şeyler isteyecekler. İsteneceklerin arasında PKK da olacak. İşte PKK’nın ortadan kalkmış olduğu durumda Türkiye başka bir şey isteyecektir. Daha basit bir ifadeyle, ABD açıkça ifade etmese de, hukuki zeminde PKK’ya karşı olduklarının altını çizseler de, PKK’nın bir koz olduğu açıktır. Günümüz konjonktüründe PKK’nın üstüne gitmemelerini de büyük ölçüde böyle yorumlamak lazım.

Liste
Yükleniyor…