- Henüz kategori yok.
-
Müge Anlı ile Tatlı Sert'te Kayaslan Vakası ve ATV Can…12.11.2025
-
BDDK'dan Kredi Kartı İşlemlerine Gece Saatleri İçin Ye…12.11.2025
-
İzmit Belediye Başkanı Hürriyet'ten Çevre Tepkisi: "Ka…12.11.2025
-
Altın Fiyatlarında Son Durum: Düşüş, Uzman Görüşleri v…12.11.2025
-
Oyuncu Nilsu Berfin Aktaş'ın 75 Bin TL'lik Restoran He…12.11.2025
-
Şanlıurfa'da Düğünde Kanlı Park Yeri Kavgası: Bir Genç…12.11.2025
-
TOKİ Sosyal Konut Projesi Başvuru Detayları ve Güvenli…12.11.2025
-
Trump'ın Ekonomi Politikaları Eleştiriliyor, Demokratl…12.11.2025
-
Milliyet Gazetesi'nin Haber İçerikleri: Çeşitli Kaynak…12.11.2025
-
İzmir Büyükşehir Belediyesi İşçileri Ödenmeyen Hakları…12.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#değişim
Cehaletle mücadele etmenin tek yolu kaliteli ve iyi eğitimdir. Dünyayı değiştirmek bizim elimizde.
Önce ekmekler mi bozuldu bilmem ama, sonra balkonların bozulduğu kesin. Gelişen Türkiye'nin insanları balkonu anlamadı. Onu salona, yatak ya da oturma odasına dahil ederken metrekare kazandığına sevindi de, her evden bir düş odası eksildiğini, yeryüzünde Christian Hunziker türünde adamların bir lunapark büyüsü yarattığını fark etmedi, bilmek istemedi.
Kanıt'la birlikte insanların polise bakışı da değişti. 80’li yıllarda insanlar karakolun önünden geçmeye korkuyordu. Ama zamanla polisin daha modern ve cana yakın hale geldiğini gördüler. Ayrıca kendi hakları olduğunu da yine bu tarz yapımlar sayesinde öğrendiler. Bu da polislerin özeleştiri yapmalarını sağladı. İki tarafa da katkısı var.
Ben yazılarımı, bütün yaşamımla bile bu dünyada hiçbir şeyi etkileyemeyeceğimi bilerek umutsuzca, ama tek bir makale ile tüm dünyayı değiştirebilecekmiş gibi bir sorumlulukla yazıyorum.
Ben çocukken ezan ne güzeldi. Her sabah müezzinin o güzel sesiyle uyanırdım, dinlerdim. O güzellikler elektronik aletlerle kayboldu.
Okudukların yaşadıklarını değiştirir, değiştirmese bile farklı bir gözle görmeni sağlar.
Dünyayı bir günde yıkıp yeni baştan yapamazsınız. Bir günde her şeyi değiştireceklerini söyleyenler ya şarlatan ya da alçaktırlar.
Yeryüzündeki bütün çiçekleri koparabilirsiniz, ama baharın gelmesini engelleyemezsiniz.
Hayat yavaş yavaş iyileşir ve hızla kötüye gider ve yalnızca felaket açıkça görülebilir.
Birkaç on yıllık yeniden yapılanma içinde, teorik mükemmelliğin antik arketipleri olan matematiksel doğa bilimleri bile alışkanlığı tamamen değiştirdi!
Ben tek başıma zaten neyi değiştirebilirim ki, diyerek hiçbir şey yapmamak kadar büyük bir yanlış yoktur.
Değişimden korkmayan, entelektüel merakta doyumsuz, büyük şeylerle ilgilenen ve küçük şekillerde mutlu olan kişi hayatta kalabilir.
Sürekli şikayet edip kurban rolü oynamaktan vazgeçin.. Ya olduğu gibi bırakın ya değiştirin ya da kabullenin. Bunun dışında tüm seçenekler deliliktir.
Dünya “değişim” diye ayaklanırken burada “tecrübe”, siyasette aranan hasletlerin en kıymetli tahtına yerleşiyor. Yaşlıya talep, yurt sathındaki muhafazakârlaşmanın, değişim kaygısının bir gizli yüzü, bir yan ürünü olarak zuhur ediyor. Ve “siyasetin ihtiyarlar heyeti”nin, “yaşamını değiştirme iradesi göstererek”, işbaşı yaptığı Türkiye, kendine yeni bir yön verme iradesini kaybediyor. İhtiyarlıyor; bir gençlik bayramının arifesinde...