Evvela özür dilerim. Ben 78 yaşında bir insanım. 20,5 ay cezaevinde hapis yattım. FETÖ'nün tehdit olduğunu ilk kez Genelkurmay tespit etmişti. Gülen örgütünün kaynaklarının 5 milyar lira olduğunu tespit ettik. Gülen Amerika'dan bana mektup yazdı. 'Burada biz yapmış olduğumuz görev nedeniyle okulları siz alın, biz masumuz' demeye çalıştı. Biz yalnız bırakıldık. Genelkurmay Başkanımız bizi yalnız bıraktı. İsmail Hakkı Karadayı Paşa cezaevine gelirse, 'Biz hizmet edelim, tabakları biz yıkayalım' diyen arkadaşlarımız vardı. Meclis Soruşturma Komisyonu'nda ifade verdikten sonra biz yalnız bırakıldığımızı anladık.
- Henüz kategori yok.
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
-
Premier Lig'in Zirve Yarışında Tottenham-Manchester Un…08.11.2025
-
Hull City, Portsmouth Karşısında Evinde Galibiyet Arıy…08.11.2025
-
Sakaryaspor - Serikspor Karşılaşması Öncesi Son Durum …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#cezaevi
Karanlık günlerimin dostlarından biri Sayın Necmettin Erbakan'dır. Cezaevine düştüğüm an bana avukatını yollamıştır, ‘Ben Tuncay Bey için ne yapabilirim?’ diye sormuştur. Kendisine çok teşekkür ettim. Binlerce mektup aldım partisinin kadın ve gençlik kollarından. Cumhuriyet mitingleri sırasında, o insanları kızdırdığımı, korkuttuğumu o mektuplardan öğrendim, hepsinden özür dilerim diye karşılık yazdım. Bugün, burada yaptığımız şeyler de pek çok insanı kızdırıyor ve korkutuyor. Gelin, birbirimizle konuşabilme mesafemizi kaybetmeyelim.
Yaşadığım sürece; işkence, cezaevi yada ölüm korkusunu fikirleştiren insanlardan olmadım. Ve asla da olmayacağım. Onlara ise, sadece acırım.
İnsanların özgürce konuşamadığı, neredeyse Türk olmanın suç sayılacağı bir atmosferde tabii ki cezaevinde olmayı kendime bir şeref kabul ederim.
Ellerime kelepçe vurulmuş ve adliyenin yolunu tutmak üzere “tabuta” bindirilmiştim. İlk duruşmam olacaktı. Mahkemede (Yıldıray Oğur ile) yüz yüze geldik. Gözlerime bakmaktan çekiniyordu. Ahmet Altan ve Yasemin Çongar da duruşmaya gelmişti. Askerler sarılmamıza izin vermemiş, Altan’ın tepkisiyle yıllar sonra da olsa bir birimizle sarılmıştık. Onlar dışarıda, ben ise ellerim kelepçeli içerdeydim. Aylar sonra Ahmet Altan da tutuklanacaktı.
Ben yasak bir dilde yazıyorum. Ve bu benim yazdığım her türlü sözcüğe yansıyor. Ben o ruh haliyle yazıyorum. Ben bu dili 18 yaşında cezaevinde öğrendim. Musa Anter bana öğretti. Ve bin bir güçlükle bir edebiyat dili kurdum. Bir yazarın sahip olması gereken, yazarlığın sürdürülebilmesi için zorunlu olan hiçbir şeye sahip olmayan biriyim. Ne benim devletim oldu, ne kütüphanelerim, ne üniversitelerim, ne iletişim kanallarım, medyam oldu ne de okuyucularım. Bütün bunları yaratmak gerekiyordu.
Adaletsiz cezalar dağıtan bir yönetimde, adaleti savunan birinin de yeri hapishanedir.
Bir insanı haksız yere içeri tıkan bir yönetimde, onurlu her insanın olması gereken yer cezaevidir.
“Ben 1971 12 Martı'nda iki kez gözaltına alındım ve tutuklandım. Yattım içeride. Yargılanmam dört buçuk yıl sürdü. Sonunda aklandım. Yattığım yanımda kar kaldı. 12 Eylül 1980’de Almanya'daki yazınsal incelemelerimi sürdürürken, şimdi Marmaris’de resim boyayan generalle arkadaşları darbe yaptı. Dönsem tutuklanacağım. İçimde yazınsal sevdası olan insanlar için cezaevleri uygun yerler değildir. Döneni içeri atıyor dönmeyeni yurttaşlıktan çıkarıyordu. Ben çıkarılmadım, belki ünümden çekinildi. Bu koşullar yüzünden dışarıda kalışım uzadı. Yazılarımı, kitaplarımı orada yazdım. Burada yitirdiğim öğretmenliği orada sürdürdüm.”
Benim sorguladığım adamlarla aramda duygusal bağ vardır. Onlara ağabey gibi olurum. İyi davranırım ve bana her şeyi anlatırlar. Kayıtsız şartsız bana bağlanırlar. Sonra elimizden alınıp cezaevlerine gönderiliyorlar, orada "terörist, köpek" gibi sözlerle karşılaşıp korkutuluyorlar. Bu sefer bir şeyler saklamaya başlıyorlar.
Koğuş sistemi, cezaevlerinin terör eğitim merkezi haline gelmesini kolaylaştırmış oldu.
Biz olaya insani açıdan yaklaşıyoruz. Bu tür mahkûmlar genellikle ailenin para kazanan, aileyi koruyan insanları oluyor. Onlar cezaevine girince aileleri mağdur oluyor.
"Öldürmek için alet yaparak değil de, onları yapmayı reddederek hazırlıklı ol. Savaş gemileri yapma, ne silah ne de süngü yap; bırak kalelerin üstünü çimler kaplasın ve general işe gitsin. Polis için hiçbir copu çevirme ve ona cop yerine bir rehber kitabı ver. İnsan yiyen bölge savcılarını huzur dolu çayırlardaki ineklerin yanına bağlayın. Tüm bunlar yapıldığında cezaevlerini açın; çünkü artık o zaman suçlu kalmayacaktır, düşkünlerevinde bakılacak birkaç zararsız kral dışında belki."