#askerlik

Bir gün yürüyüş için bir tane eski ağır bir tüfeği omzuma astım. Bir tüfek? Ve savaşın içinde? Asla, diye düşünüyordum. Ve onu bir barakaya dayadım. Ve orayı terk ettim. Hatta bu olay o zamanki derneğimizin de dikkatini çekmişti. Bu işten nasıl sıyrıldığımı bilmiyorum, ama bir şekilde başarıldı. Ve tüfeksiz de oldu.

Ben 3,5 yıl gücümün yettiğince savaştan kaçtım. (...) Vurulmamak ve vurmamak için her yolu, her aracı denedim - kötü araçları bir kere bile kullanmadım. Ama beni zorlasalardı, hiçbir istisna yapmaksızın, her yolu dener, her aracı kullanırdım: Rüşvete, suç teşkil edecek bir eyleme hayır demezdim. Çok kişi böyle yapıyordu

Gâzilerim!.. Yiğitlerim!.. Bu şehîd kardeşlerimiz asla ve kât'a, Budin beylerbeyi ve kethüdası olamaz. Bilirsiniz ki, her ikisi de, kırk yıllık dostlarımızdır. Onları bizden iyi kim tanıyabilir? Üstelik koca Osmanlı ordusu buralarda iken, bir beylerbeyinin başı nasıl uçurulabilir? Daha bizim kaleyi bile düşüremezken, bu kefereler!.. Karapençe’yi gönderelim, doğrusunu öğrenip gelsin. Doğru olsa bile biz Allah için cihâd ediyoruz. Pâdişâhımız sağ olsun!..

Benim ciddi ve otoriter olduğumu söylerler, doğrudur. Asker bir aileden geldiğim, askeri okullarda okuduğum için disiplini severim. Takıma hem kaptanlık hem de antrenörlük yapardım. Öğretmesini, çalıştırmasını sever ve iyi bilirim. Hırçın tabiatlı olduğum için çocuklara belki sert muamele yapmışımdır. Beni hem severler hem de sayarlardı.

Liste
Yükleniyor…