Tekelli düzende, millet bağını zayıflatmış insanların, edilgenleşme sürecinde sürüleşenlerin, spor klüpleri, tekel bayrakları, tekkeler, tarikatlar, sığınaklar, cinsiyet üzerine fırkalar, barınaklar türünden parçalılığı seçmelerini kaçınılmaz buluyorum.
- Henüz kategori yok.
-
9 Kasım İstanbul Su Kesintisi Gelişmeleri: İSKİ'den Du…09.11.2025
-
İstanbul Havalimanı'nda 'Kim Olduğumu Biliyor musun' S…09.11.2025
-
Inter Miami, Nashville Maçında Yenildi: Messi'nin Golü…09.11.2025
-
Kenan Yıldız'lı Juventus, Sporting CP Karşısında Galib…09.11.2025
-
Gülben Ergen'in ABD Turnesi Sonrası Bornozlu Hamburger…09.11.2025
-
Inter Miami - Nashville SC Playoff Serisinde Final: Kr…09.11.2025
-
Tekirdağ'da Kapsamlı Elektrik Kesintileri Duyuruldu: İ…09.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Şaşırtan Elenme: Çağlar Veda Etti09.11.2025
-
TCMB'den Altın Ekonomisi Analizi: Yastık Altı Miktarı,…09.11.2025
-
9 Kasım Günlük Burç Yorumları: Gezegenlerin Etkisiyle …09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Yalçın Küçük
Tekelli düzenin millet bilincinden kaynaklanan aidiyet duygularını erozyona uğrattığı kesindir. Tekelli düzenin, hem agnostik yapısı, hem bireyi edilgen hale getirmesi ve hem de yeni parçalı iktidarlar yaratması açısından feodal düzenle, kapitalizm açısından çok daha fazla, benzerlik kurduğunu düşünüyorum.
Demokrasicilik modern tekeneciliktir; bugün politika sahnesinde bir tek gelişkin tipe rastlanmaması da, buradan kaynaklanıyor. Gürültüsü çok büyük, verimi çok küçük bir iş oynanıyor.
Meslekler içinde hiç sevmediğim tenekeciliktir; eğrilmiş bir tenekeyi, küçük çekiç darbeleriyle düzeltmeyi bir meslek edinmeyi hiç anlayamıyorum. Sesi veriminden kat kat fazla olan bir meslektir; en küçük bir yaratıcılık taşımıyor ve gelişmiş bir tenekeci bilmiyorum.
Demokrasi nedir? Yürütmeyle ilgilidir. Yürütmeyi ve yasamayı hızlandırıyorsan, diktattörlük, yavaş işletiyorsan demokrasidir. Fastfood gibi yasa çıkararak demokrasi olmaz. Karakollardaki yangın talimatnamesini değiştirmek yasa çıkartmaktan daha zordur. Son derece edilgen, hedonist, geleceği hiçbir biçimde düşünemeyen, sadece gününü yaşayan ve hiçbir özgürlük kavramı olmayan bir toplum yarattık.
Demokrasiyi laisizmin temeli saymak, hem cehalet ve hem de aptallık oluyor. Çünkü devrimler laisizmi getiriyor, 'demokrasi', pek çok 'şeyi' ve bu arada akıl düzenini bozuyor.
İttihat ve Terakki'yi, sadece olumsuzlukları ile ele almak, Türk gericiliğinin bir karakteridir; Türkiye solu içinde de böyle düşünenler sola sızmış gericilerdir. İttihat ve Terakki, ikisi Kürt, birisi Arnavut, birisi Arap, dört 'Osmanlı' askeri öğrenci tarafından kurulmuş burjuva demokrat ihtilal örgütüdür.
Pkk'yı pkk yapan Kenan Evren'dir. Diyarbakır hapishaneleri olmasa PKK'nın hiçbir gücü olmazdı. Bunları yapan Kenan Evren'dir.
Taş’ın ahlakı yok. Hareket etmiyor. Faşizm ahlaksızlık’tır; hareketsizlik peşinde koşuyor. Faşizm, tarihin kaydettiği önceki dikta uygulamalarından, korkudan kaynaklanmasıyla ayrılıyor. Faşizmin terörü, kendisi terörize olmuş bir sınıfın, acımasızlık uygulamasıdır; faşizm, kendi içinde çelişkilerini erteleyerek hızını arttırmış bir iktidarın, iktidarını sallamış olanların hareketsizliğe boğma girişimi oluyor. Korkunun hareketsizliği doğurması en çok faşizmde var. Hain, korkak’tan çıkıyor; faşizm bir iç ihanet oluyor. Faşizm, egemen sınıfın kendi içinde ve birbirine karşı ihanetine dayanıyor.
Hitler yenildikten sonra faşizm, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika devletleri yapısına asimile olmuştur; Hitler ile birlikte faşizm, kapitalizmin siyasal formasyonu içine giriyor ve bunu değiştiriyor.
Brejnev döneminde göreceli olarak refah kaybına uğramış, sosyalizmden kopmuş Sovyet entelijansiyasının yanında, hızla büyüyen ve gelişen küçük meta üreticileri ve sosyalist varlığı kendi kapitalizan işi için kullanan ayrı bir kesim; Gorbaçov, isteyerek veya istemeyerek, bunların birleşmesine aracılık yapıyor. Gorbaçov, yeni bir soğuk savaşı başlatmış Batı ile sıfır çözüm üzerinden anlaşmak için ödüncü bir çizgiyi izlerken, bunlarla, Batı merkezleri arasında sağlam bağların kurulmasına da önayak olmuş oluyor; sosyalizm, içinden ve dışından, daha önce görülmemiş bir şiddetle, üstelik ideolojik açıdan hiç hazır olmadığı bir zamanda hücumla karşı karşıya geliyor. Bir karşılaşma olabilir; bunun yerine, Sovyetler Birliği içindeki en sesli ve en hırslı bu yeni zenginler ve entelijansiya, Timur'un karşısındaki Bayezit'in ordusunu hatırlatır bir biçimde, karşı tarafa geçiyorlar.
Sovyet sanayileşmesinin pratik sorunları Anti-Dühring'i zorunlu bir tartışmanın konusu yaptı. Hızlı sanayi, yeterli ölçüde proleterleşmemiş köylülük ile kurulmak zorunluluğuyla karşı karşıya geldi. İşçi tulumu giymiş köylüler, eşitlikçi bir ücret sistemine ve maddi kazançlar getirmediği sürece yeni eğitim olanaklarına razı olmadılar. Sovyet yöneticileri, başta Stalin, ücret makasını görülmemiş ölçüde açmak ve bilgi artırmayı, artan maddi kazanımlara bağlamak zorunda kaldılar.
Hegel'in belki de en büyük katkısı, düşünceye büyük bir hız takması ve sonsuz bir güç yüklemesidir. Hegel'de, düşüncenin kendisi büyüleyicidir. Marx, bu hızda, Hegel ile aynı yerdedir ve düşüncenin gücüne kütle giydirmektedir. Aydın mı, bu noktada hem hegelyen ve hem marksist olandır. Aydın, düşüncenin hızına ve gücüne inanan saftır.
Hegel'de maddenin saflaşması ancak kavrama dönüşmesiyle mümkündür. İnsan aklının algılama, anlama ve kavramlaştırma süreci, aslında somutun çözümlemesi demektir. Kavram, bu çözümleme sürecinin en üst aşamasıdır. Kavram, tutulabilecek mükemmeliktir. Sonsuz, hızlıdır. Kavram, sonsuz bir hızla inebilmektedir.
Marx düşüncesinin en zayıf yanı, Hegel'in hiç de diyalektik olmayan anlayışına tütmüyle bağlı olmasıdır. Marx'ta kütleden ışınlanan kavramların hareketinde ve bunların akıl tarafından bilinmesinde hiçbir engel olmasıdır. Üstelik bunların uygun kütlesine sonsuz bir hızla inip girebileceğini düşünüyor.
Hegel, Marx'ın öğretisine girdiği her yerde açıklıktan çok kapalılık ve ileriden çok geriye bağlantı sağlıyor.
Tarih, hep yönetmek ile ilgilidir ve bu açıdan görüldüğünde, Braudel de dahil, 'yeni tarih', hiç tarih değildir.
Red, bir yeni bilme düzlemine başlangıçtır. Ütopya, aklın toplumsal duvarlarını yıkarak aklı güçlendirme işidir. Kurgu, teoridir.