Yazarların, ressamların veya film yapımcılarının bir şey söyleme amacıyla bir yapıt meydana getirdiklerini düşünmüyorum. Onların hissettikleri bir şey var ve sanatı seviyorlar; kelimeleri, boyanın kokusunu, veya selüloidi veya fotoğrafları ya da oyuncularla çalışmayı. Hiçbir gerçek sanatçının, kendisi öyle düşünse de, hissetmediği bir şeyi yaratabileceğini düşünmüyorum.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Stanley Kubrick
Uyuşturucunun aslında sanatçıdan daha çok izleyiciye faydası olduğuna inanıyorum. Evrenle bir olma hayali, çevredeki objelere anlam vermek, huzurun ve rahatlığın hakim olduğu ortam, bir sanatçı için ideal durum değildir. Uyuşturucu mücadeleyi, muhalefeti ve fikir ayrılığını kuvvetlendiren yaratıcı kişilikleri durgunlaştırır. Sanatçı yaptığı işi aşmaya çalışmalı, kendisiyle bilinçaltı arasına herhangi bir şeyin etki etmesini engellemeli. Beni LSD karşıtı yapan şeylerden birisi de, LSD kullandığını bildiğim kişilerin hepsinin gerçekten ilginç ve insanı harekete geçiren şeylerle, uyuşturucunun sebep olduğu evrensel mutluluk arasındaki farkı ayırt edemeyecek kadar aciz olmasıdır. Tamamen yeteneklerini kaybetmiş ve hayatın insanı en çok mutlu eden yanlarıyla bağlarını kesmiş gibi görünüyorlar. Belki de her şey güzel olduğunda, hiçbir şey güzel değildir.
Okulda bulunduğum süre boyunca hiçbir şey öğrenmedim ve 19 yaşıma kadar kendi isteğimle bir kitap okumadım.
Hiçbir zaman tek bir film ile olağanüstü bir başarı kazanmadım. Benim şöhretim yavaş yavaş oluştu. Şimdi bana, başarılı bir yönetmen olduğumu ve birçok kişinin benim hakkımda iyi şeyler söylediğini söyleyebilirsiniz. Ama aslına bakarsanız hiçbir filmim tamamen pozitif eleştiriler almadı ve gişede çok büyük hasılatlar elde etmedi.
Filmde üslupla ilgili beni özellikle etkileyecek herhangi yeni bir fikre rastlamadım. Bence üslubun özgünlüğüyle ilgili kafa yormak az çok faydasız bir şeydir. Yaratıcı bir zekaya sahip gerçekten özgün bir kişi eski üslupla çalışamaz, değişik bir şey yapar. Diğerleri üslubu daha ziyade yerleşmiş adetler olarak düşünür ve bu adetler dahilinde çalışmaya uğraşırlar.
Birçok insanın normal görünmek için gerçek olmayan bir dizi pozlar verdiği, bir tür gri hiçliği kabul ettiği bu dünyada, suçlu ve asker en azından bir şeye karsı ya da bir şeye taraf olma meziyetini gösteriyor. Kimin daha fazla fesatla uğraştığını söylemek zor—suçlu, asker, veya biz.
Suçlulara ve sanatçılara karşı garip bir zaafım var—Her ikisi de hayatı olduğu gibi kabul etmiyor. Her hazin hikâye, gerçek hayattaki olaylarla çelişki içinde olmalı.
Bir film yapımcısının, eline bir parça kâğıt alan bir roman yazarı kadar özgürlüğü vardır.
Belki saçma gelecek ama genç yönetmenlere önereceğim şey ellerine bir kamera ve film alıp, herhangi bir konuda film çekmeleridir.
Perde büyülü bir dünyadır. Öyle bir gücü vardır ki, duyguları başka hiçbir sanat formunun yanına bile yaklaşamayacağı bir şekilde ortaya çıkarır.
Eğer Leonardo , Mona Lisa tablosunun altına şöyle yazsaydı ona nasıl değer verebilirdik?: "Hanımefendi gülümsüyor çünkü sevgilisinden sakladığı bir sır var" Bu izleyiciyi gerçeğe zincirlerdi ve ben bunun 2001'e (Space Odyssey) olmasını istemiyorum.
Bence okullarda yapılan en büyük yanlış, çocukları korkuyla motive ederek bir şey öğretmeye çalışmaktır. Not alma korkusu, sınıfta kalma korkusu gibi. Bir konuya ilgi duyarak öğrenmek ile, korku ile bir şeyi öğrenmek arasında nükleer bir patlama ile bir kıvılcım kadar fark vardır.
Röportaj yapmayı sevmem. Tam olarak söylediğinden daima yanlış alıntılanma veya daha da kötüsünün olması olasılığı vardır.