Hayvanları birbirinden kopuk türlere ayırmayı seçenler bizleriz. Aslında sadece kuyruksuz maymunlar değiliz, aynı zamanda Afrikalı kuyruksuz maymunlarız.
- Henüz kategori yok.
-
Erbaaspor - İnegölspor Maçı: Tarih, Saat ve Canlı Yayı…08.11.2025
-
Süper Lig: Trabzonspor - Alanyaspor Maçı Öncesi Son Du…08.11.2025
-
Yasemin Ergene'nin Boşanma Sonrası Yeni Yaşamı: Sosyal…08.11.2025
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Richard Dawkins
Dünyadaki bütün dinler içinde, esrarengiz bir rastlantıyı görüyoruz: Ezici bir çoğunluk sadece ailesinin ait olduğu dini seçiyor. En iyi delile, en iyi mucizelere, en iyi ahlaki yapıya, en iyi ibadethaneye, en iyi müziğe sahip olanı değil: İş tezgahtaki dinlerden bir tanesini seçmeye gelince, dinlerin potansiyel erdemleri, aile etkisinin yanında hiçbir şey ifade etmiyor. Bu açık bir gerçek ve kimse de inkar edemez. Ama bunun nedensiz doğasını çok iyi bilen biri, bir şekilde dinine sıkıca bağlanıyor, hem de öyle bir fanatiklikle ki, başka bir dine inananı öldürmeye hazır olarak.
Aydınlanma tehdit altındadır. Akıl da öyle. Gerçek de öyle. Bilim de öyle, özellikle Amerika'daki okullarda.
Evrim, bir anlamda, "iyi bir şey" gibi görünüyorsa da, -özellikle bizler evrim ürünleri olduğumuz için- gerçekte hiçbir şey evrimleşmek istemez.
Doğa ne naziktir, ne de kaba. Ne acıya karşıdır, ne de acıdan yanadır. Doğa, DNA'nın varkalımını etkilemedikçe, acıya hiçbir şekilde önem vermez. Örneğin, öldürücü bir ısırığa maruz kalmadan önce ceylanları uyuşturan bir gen düşünmek kolaydır. Doğal seçim böyle bir geni tercih eder miydi? Ceylanı uyuşturma eylemi genin sonraki kuşaklara aktarılma şansını artırmadıkça, hayır.
Kimya, tüm yıldızlarda ve tüm gezegenlerde sürüp giden bir oyundur. Oyuncuları atomlar ve moleküllerdir. En ender atomlar bile, bizim alışkın olduğumuz sayma ölçülerine göre, inanılmayacak derecede çoktur.
...DNA bilmez de, umursamaz da. DNA yalnızca vardır. Ve biz, onun müziğiyle dans ederiz.
Hiçbir yaratık 'tamamlanmamış' bir 'ara aşamada' yaşamını sürdürmez. Geriye dönüp bakıldığında, danslarını modern balarısı dansı yolunda aracılar olarak yorumlayabileceğimiz eski, çoktan ölmüş arılar yaşamlarını gayet iyi sürdürüyorlardı. Tam bir arı yaşamı sürüyor ve 'daha iyi' bir şeye giden 'yolda' olduklarını düşünmüyorlardı.
Çoğu türde, anne, yavrularının kimliğinden babadan daha fazla emin olabilir. Elle tutulabilir kanıt olan yumurtayı yumurtlayan ya da çocuğu karnında taşıyan annedir. Kendi genlerinin taşıyıcılarını kesinlikle bilebilme şansı vardır. Zavallı baba! Kandırılmaya çok daha açık. Bu nedenle de, çocukların yetiştirilmesinde babaların annelerden daha az çaba harcaması beklenen bir şey olmalıdır.
Doğal seçilim doğanın kör saatçisidir; kördür, çünkü ileriyi görmez, sonuçları hesaplamaz, görünen bir amacı yoktur. Yine de, doğal seçilimin yaşayan sonuçları, usta bir saatçinin tasarımlarını akla getiriyor; bizi etkileyen bir tasarım ve planlama yanılsaması bu...
İndirgenemez karmaşıklığın detaylı örneklerini bulmaya çalışmak aslen bilimsel bir ilerleme yöntemi değildir; mevcut bilgisizlikten kanıt çıkarmaya çalışmaktır.
Bütün dinlerin, virüslerin salgınına çok benzer bir akıl hastalığı olduğunu düşünüyorum. Din mükemmel bir kültürel yapı, ama bu onu gerçek yapmıyor ve beni gerçek ilgilendiriyor. Çiçek virüsü mükemmel bir virüs, işini çok güzel yapıyor. Ama bu onun iyi olduğu ve yok olmasını istemediğim anlamına gelmiyor.
Dindar insanların çoğu, din olmadan bir insanın değil iyi birisi olması, iyi birisi olmaya gerek duymasının bile düşünülmesinin zor olduğunu söylerler. Bu önemli bir konudur çünkü ahlaki kurallar genelde ahlakla gerçek bir ilişkisi bulunmayan farklı konular üzerinde belirlenmiş dinsel tutumların arkasında gizlidir.
Birçok dindar kişinin dinin kendilerini iyi birer birey olma konusunda motive ettiğini düşündüklerini biliyorum, özellikle de kişisel günahkârlığı sistematik biçimde sömüren inançlardan birinin mensubu iseler.
Bilim adamları, gerçeği çeşitli kuramsal yöntemlerle tanımlamaya çalışırken tutucu bir izlenim bırakıyor olabilirler. Ama zaten herkes böyledir. “Evrim gerçektir” dediğimde, “Yeni Zelanda’nın güney yarımkürede olduğu gerçektir.” dediğimde olduğundan fazla tutucu değilimdir.
Tutucu din, sayısız masum, iyi niyetli ve hevesli genç beyne yönelik bilimsel öğretimi yıkmanın tutkusuyla hareket eder. Tutucu olmayan, ‘duyarlı’ din bunu yapmıyor olabilir. Ancak, çok küçük yaşlardaki çocuklara sorgusuz sadakatin bir erdem olduğunu öğreterek dünyayı tutucular için güvenli bir yer haline getirir.
Herhangi biri herhangi bir anda Kambriyen kayaçlarında bir memeli fosili bulursa evrim teorisi anında yerle bir olurdu. Diğer bir deyişle evrim yanlışlanabilir bir teoridir. Dolayısıyla bilimsel bir teoridir.
Ben evrim temelli bir ahlakın savunucusu değilim. Ben her şeyin nasıl evrim geçirdiğini söylüyorum. İnsanların ahlaki açıdan nasıl davranması gerektiğini değil.
Din hakkında beni endişelendiren, onun insanlara anlamamakla yetinmeyi öğretmesidir.
Din bize görüşlerimizi değiştirmememiz gerektirdiğini ve ayrıca, kavranması mümkün, ilgi uyandırıcı konuların keşfedilmesini arzulamamayı öğretir. Din bilimin düzenini bozar ve kişinin idrak kabiliyetini baltalar.