Peyami Safa

Gerçek aşk sevgilinin bütün kusurlarını görür ve sever... Aşk inanmanın şiiridir. Aşk şüphe etmez. Aşk kıskanmaz. Aşk iğrenmez. Aşk çirkin bulmaz. Aşk küçümsemez. Aşk bencilliğin, kendini sevgiliden daha üstün görmenin, buhranın ve kötümserliğin tam zıddıdır. Aşk istemez, yalnız verir. Aşk bir mücadele değil âhenktir... Aşk bunun için ilâhidir... Gerçek aşkın bir tek değişmez vasfı vardır: Tükenmezlik... Aşk engellere ve hücuma uğradıkça kuvvetlenen ihtirastır. Rakipsizdir, yenilmez... Aşk kendi saadetini bir başkasınınkine feda etmektir... Mârifet bize yâr olmayan sevgiliyi kalbimizin içinde öldürmek! İşte en haklı, en mâsum, en kudretli ve en muhteşem cinayet.

Sevgi ile nefret arasında çok ince bir çizgi vardır. Birisinden nefret ediyorsanız ve bir gün onu yenemeyeceğinizi anladığınız zaman onu sevmeye başlarsınız. Ve yine birisini seviyorsanız ve bir gün onu yenebileceğinizi düşündüğünüz zaman ondan nefret etmeye başlarsınız.

Halk sevginin veya alâkanın objesini ortadan kaldırmakla meseleyi kestirme halledeceğini sanır ve sevdiğini öldürür. Biz meselenin dışarıda değil, içimizde halledilebileceğini daha çok anlarız. Çünkü dâva yalnız sevgili ile kendimiz arasında değil, hattâ senin meselende olduğu gibi hiç değil, asıl dâva kendimizle kendimiz arasındadır. Sevgiliyi dışarıda öldürmek neye yarar? İçimizde yaşadığı müddetçe, biz sadece bir şeklin katili olmakla kalırız. Onu içimizde öldürebilmeliyiz. Unutmak budur. Tereddüdün lüzumsuz. Rezil etmek veya öldürmek, yani mânen veya maddeten öldürmek, verdiği zafer gururu ne olursa olsun, meseleyi halletmez.

...Ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşırıyordum. Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hattâ yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır.

Keriman Halis'in tüm dünyaya ispat ettiği şey, yalnız ferdi bir güzellikten ibaret değildir. O, düne kadar kafes arkasında yalnız 'insan yumurtlamaya' yarar, acayip bir kümes hayvanı zannedilen Türk kadını ile bugünün beynelmilel hareketlerine karışan, zeki ve cevval bakışlı Türk kızının farkını meydana çıkardı. Bu olay Türkiye'nin geçirdiği inkılap hakkında yazılmış ve yazılacak kitaplardan ziyade fikir vermek kudretini haizdir.

Ben ilk önce romanı Fransa'nın on dokuzuncu asır realistlerinden meşmettim. Teknik olarak Maupassant, bana ustası Flaubert'den daha usta görünmüştü. Fakat bu benim çıraklık hatta edebî çocukluk devrelerimin kanaatidir. 'Güzel Dost' müellifinde muasır bir tefekkürün kaliteleri noksan olduğunu sonradan fark ettim. Buna rağmen yalnız Fransa'da değil, bütün Avrupa'da ve Amerika'da hikâye ve roman bünyesi itibariyle bu Fransız muharririne çok şey borçludur. Bunu itiraf eden pek büyük Avrupa romancılarına tesadüf ettim.

Liste
Yükleniyor…