Biz iki düşmanız, devlet ve ben. Her devlet bir tiranlıktır; ister tek bir adamın, isterse bir grubun tiranlığı olsun. Her devlet mecburen şimdi totaliter dediğimiz şeydir: Devletin her zaman tek bir amacı vardır: Bireyi sınırlamak, kontrol etmek, ona hakim olmak ve onu genel amaca tabi kılmak. Sansürü, denetimi ve polisiyle; devlet tüm serbest faaliyetlere engel olmaya çalışır ve bu baskıyı da kendi görevi olarak algılar, çünkü bu kendini koruma içgüdüsünün bir gereğidir. Devlet, kendisininki ile aynı olmadıkça. Benim kendi düşüncelerimi tam anlamı ile kullanmama ve onları başka insanlara iletmeme izin vermez. aksi her durumda da beni susturur.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Max Stirner
Tüm alçaklıklar Tanrı adına yapılmadı mı, tüm kanlı idam sehpaları Tanrı adına kurulmadı mı, insanlar yakılmadı mı, zındıkları öldürmek için mahkemeler ve engizisyon onun adına kurulmadı mı, bütün aptallaştırma çalışmaları onun adına yapılmadı mı ve günümüzde bile çocukların hassas ruhları dinsel eğitimle Tanrı adına zedelenmiyor mu [kelepçelenmiyor mu?]
Her birey benzersizdir ve hayatına anlam verilmesi için geliştirmesi gereken bu benzersizliğidir. “ben” en yüksek değerdir. bireyin kendisi dışında hiçbir şeye sorumluluğu yoktur. özgürlüğümüzü kısıtlayan herşey kötüdür ve yıkılmalıdır. bu yüzden devlet, yasa, ahlaki değer ve ödev gerçekte var olmayan gereksiz soyutlamalardır.
Kutsalın karşısında, insan tüm cesaretini ve güçlü olma duygusunu kaybeder: Davranışları güçsüz ve itaatkârdır. Oysa hiçbir şey kendi başına kutsal değildir, ona kutsallık payesini veren Ben'im. Benim sözüm, Benim kararım, Benim diz çöküşüm, kısacası Benim -vicdanımdır.
Kendimi tamamıyla kadınlara adadım. Başıma neler geldi neler. Hain olanı kaçtı, ellere gitti. Sadık olanı dırdırıyla başımın etini yedi, bıktırdı. Ben de kendimi hiçliğe bıraktım. Bu dünyada tamamıyla rahatım.
Eğer bir başkasının karşısında ben kendimden vazgeçersem, kendi irademde ısrar etmez, aşağıdan alır, teslim olursam yani tâbiiyet ve teslimiyete başvurursam, “Kendimi” inkâr etmiş olurum.
Bu dönemde çıkan günlük gazeteleri okuyup, dar kafalı bürokratların palavralarını dinleyince, insan bir sürü deliyle bir akıl hastanesine kapatılmış olduğunu sanıyor ve dehşete kapılıyor.
Bireyler “halkın yüce davası” uğruna can verirler, halk da ölenlerin ardından bir kaç söz söyler ve minnettarlığını dile getirip tüm parsayı toplar; işte ben kârlı egoizm diye buna derim.
Şimdiye kadar hiçbir din, bu dünya veya öte dünyaya dair “güzel vaatler” vermekten kaçmamamıştır, çünkü insanlar hep ödül peşinde koşarlar ve “bedavaya” hiçbir şey yapmazlar.
Ben kendi mülkiyetimle ilgili bir yükümlülük taşımam, tıpkı gözümle ilgili bir yükümlülük taşımadığım gibi. Eğer onu büyük bir itinayla koruyorsam, bunu da Kendim için yapıyorum.
Cumhuriyet mutlak monarşiden başka bir şey değildir. Çünkü monarkın bir kral ya da halkın kendisi olması hiç fark etmez, çünkü her ikisi de “iktidarı” elinde tutan bir kurumdur.
Ben hiçbir hak istemiyorum, bu nedenle de hiçbir hak tanımaya mecbur değilim. Elde etmeye muktedir olduğu elde ederim. Elde edemediğim benim hak alanımın dışındadır.
Politik özgürlük" adı altında…yasal devlette insan emir kulu olmaktan kurtulsa ve ‘kimse bana emir veremez’ dese de, yasalara boyun eğmeye eskisinden daha mahkumdur.
Şimdi artık o denli dinselleşmişiz ki, “mahkeme jürisi” Bizi ölümle yargılıyor ve her hizmetçi polis iyi bir Hıristiyan olarak “görevine başlama yeminiyle” Bizi deliğe tıkıyor.
Sadece dünya olarak, nesneleri sadece nesne olarak algılayan, kısacası herşeyi olduğu gibi, hayal gücünü devreye katmadan yorumlayan kişiye filozof denilemez.
Her hayvan türünde açıkça görülen farklılıklar neden insan türünde bulunmasın ki? Her yerde hem çok yetenekli kişiler, hem de daha az yetenekli kişiler bulunur.
Benim eylemlerimi komuta etmek, nasıl davranmam gerektiğini söylemek ve bunu yönlendirecek bir yasa oluşturmak hiç kimsenin üstüne vazife değildir.
Ne dersiniz sosyalistler? Zira sadece para ya da mal mı mülkiyet sayılır? Her fikir ve görüş de 'benim’ mülküm, bana özgü bir mülk değil midir?
Yarın seni mezara taşıyacaklar; ve çok yakında kardeşlerin, diğer halklar, ardından gelecek. İşte o zaman insan alemi gömülmüş olacaktır.
Özgürlük sadece şunu öğretir: bağlarınızı koparın, sizi rahatsız eden her şeyi başınızdan savın; özgürlük size kim olduğunuzu öğretmez.
Hiçbir şey benden üstün değildir! Hiçbir şey beni aşacak yücelikte değildir. Beni hiçbir şey aşamaz! Hiçbir şey özgünlüğümü aşamaz!
Ego tek yasadır ve onun dışındaki, herhangi bir kanuna, inanca ya da anlayışa karşı hiçbir yükümlülüğüm yoktur.
İnsan birçok şey arasında özellikle “kendi başınalığa", kendi ayakları üzerinde durabilmeye çok değer vermelidir.
Oysa hâkikat sadece Sensin, daha doğrusu Sen hakikâtten da fazlasısın, çünkü Senin önünde hakikât bir Hiçtir.