Geri kalmış ülkelerin durumuna bakıldığında insanlarının çoğunluğu köylerde yaşadığı halde geri teknoloji dolayısıyla ürün üretimi verimli değildir ve insanları da fakirdir, gelir dağılımı da adil değil hatta az sayıdaki zenginle fakir arasındaki gelir farkı çok fazladır.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Mahir Kaynak
Geleceği tahmin etmek, yanılgılara da sebep olabilir. Çünkü ülkelerin görünen siyaseti dışında büyük güçlerin geleceğe ait projeleri de vardır.
Yeni dünya düzeninde Türkiye’nin ekonomisinin Avrupa’nın kontrolünden çıkmaya çalışacağını ve yönlendirilen değil ama yeni yandaşlarıyla ve onların desteği ile bölgede etkin ekonomik bir güç olabileceğini düşünüyorum.
Önümüzdeki günler bölgemizdeki ve giderek her yerdeki halklarda inanç ve ideoloji farklılıklarının öne çıkarıldığı ve siyasi hedefler için kullanıldığı zaman olacak gibi görünüyor.
Üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk, yani İngiltere, devletimizi dağıtarak topraklarımızı kontrol altına almıştır. Bugünkü varlığımız ondan arta kalandır. Osmanlı topraklarının Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin nüfuzunun kontrolüne girmesini engellemek için eskiyle bir ilişkisinin kalmaması ve bana göre etki alanımızın sınırları dışına yayılması engellenmek istenmiştir.
Kim ne derse desin tüm darbeler yanlıştır hele ki bu darbe girişimlerinde dış güçlerin parmağı varsa
Mesela biz kuruluşumuzdan beri bağımsız olduğumuzu ve tüm siyasi kararları kendimizin verdiğini düşündük. Bunu tartışmak kuruluş ilkelerine saygısızlık sayılacağı için konuşulmadı ve resmi görüş olarak sayılarak okullarda bile okutuldu.
Büyük güçler varlıklarını güçlendirme politikası izlerler. Dünyada bilinen ideoloji ve inançları bu büyük güçler siyasi hedeflerin ulaşmak için kullanırlar.
Türkiye’de tarım yapılan araziler, miras yolu ile parçalanmalar ve küçülmelere bağlı olarak üretimde verimliliği kısıtlayan bir hale dönüşmektedir. Bu sebeple ekonomide yapısal çözümün tarımla başlaması gerekmektedir.
Günümüzdeki siyasi operasyonlarda farklılıklar kullanılmakta, eğer bu yeterli değilse bunu büyütecek hamleler yapılmaktadır.
Biz sonucun ne olacağına bakmadan insanlığa yakışır bir politika izlemeliyiz. Bugüne kadar davranışlarımızda dış etkiler önemli rol oynadı. Özellikle Avrupa her konuda bizim rehberimiz oldu. İnsanlar yaşam biçimlerini Avrupalı’ya benzeterek geliştiğine inandı.
Savaş sonrasında ABD’nin amacı, Japonya’nın kalkınmasına yardım etmek değildi. ABD’de üretilmesini istemediği ve halkının kullanmaktan memnun olduğu bazı tüketim mallarının Japonya’da üretilmesini sağladı ve bu mallar aynı zamanda bütün dünyaya satıldı.
Benzer milletler hatta aynı millet olma vasfına sahip topluluklar her biri ayrı millet sayıldı ve devletleri icat edildi. Mesela Irak ve Suriye halkları birbirinin aynı olan kitlelerdir ve bunların üzerinde bulunduğu toprakların ikisi de Osmanlı İmparatorluğu’nun parçası idi.
Güçlü bir devlette uygulanacak politikalar görevliler tarafından belirlenir. Oysa şimdi birçok karar devlet dışı güçler tarafından alınmakta ve bunun uygulanması için devlet personeli görevlendirilmektedir.
Türkiye’de halkın düşüncesi hakkında bir iddiam var. Halk bir dağ gibidir. Ondan duyduklarınız bir sesin yansımasıdır. Türkiye’de bu sesler çoğunlukla medyanın etkisindedir ve bu kurumun bir kısmı ülkemiz politikasında söz sahibi olmak isteyen dış güçlerin yönlendirmesinin tesirindedir.
Mücadelenin kimler arasında olduğunu, 11 Eylül olaylarından beri farklı ifade ediyorum ve günümüzün egemenlik mücadelesinin küresel sermaye ile ulus devletler arasında olduğunu söylüyorum.
İktidar dünyanın uzaktaki bir köşesinde kitleler öldürülürken sessiz kalır ama çevresindeki bir kişinin bile öldürülmesinin onu etkilediğini görürüz.
Türkiye büyük güç olmak isterken karşılaşacağı oyunları normal karşılamalı ve bunların lehine çözülmesini sağlamalıdır. Önemli üstünlüğümüz bölgedeki halkların bizi yakın bulmasıdır.
Biz, bu çatışmaların, başkaları tarafından vaktiyle bizim topraklarımızda kurulan bölgedeki devletlerin kendi politikaları olduğunu ve bunun bize etkilerini düşünüyoruz. Oysa bu devletleri kuran güçler onu yönetir ya da bu devletlerin yönetimi bir başka güce geçer.
Bir sorunla karşılaştığımız zaman sadece engellemek değil onun yeşerdiği ortamı da yok etmek gerekir. Bu hal, bir toprakta istenmeyen bitkiler yetiştiğinde sadece bunları ortadan kaldırmakla çözmeye çalışmak değil o topraklarda etkili başka bir ürün yetiştirerek zararlı olanın engellenmesine benzer.
İstihbarat servisleri olduklarından çok farklı olarak algılanır. Genelde güçleri abartılır ve her şeyi yapabilecek kurumlar olarak görülür.
Amaç insanlara yönelik olmaktan çıkar, dünya üzerindeki dengeleri değiştirmenin bir kılıfı haline dönüşürse, din artık siyasetin bir aracıdır ve herkes onu amaçlarına göre kullanır. İslamcı bir parti kurulamaz. Daha doğrusu kurulmamalıdır. Farklı siyasi tercihleri olan kişiler, hem inançlarını sürdürmek hem de ekonomik, politik amaçlarını gerçekleştirmek şansına sahip olmalıdır.
Acaba gizli servisler, birçok kişinin sandığı gibi, devlet içindeki bağımsız bir güç odağı mıdır? Asıl kararları veren ve uygulayan onlar mıdır? Bu sorunun cevabı kesin bir hayırdır.