Herkesin bilinçaltında ona hükmeden, yaşamayı her ne pahasına olursa olsun diğer bütün isteklerden üstün kılan bir güç vardır.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Jerzy Kosinski
Fazla mesai yapmaktan ne kadar yorgun olursa olsun Tanrı kullarını böyle bir tehlikeye maruz bırakacak bir gaflete düşemezdi.
Tam zirveye ulaştım, dediği anda insan aniden tökezleyip düşebilir ve başladığı noktadan yeniden tırmanmaya koyulabilirdi.
Beni şaşırtıyordu şu Almanlar. Amma ziyankârdılar ha! Böylesine acımasız, sefil bir dünyanın hâkimi olmak neye yarardı?
Kitap dünyasının bir şekilde günlük hayatın sunduğundan çok daha zengin ve leziz tatlar sunduğunu bile söyleyebilirim.
Beynimin içinde üreyerek düşüncelerimi yiyip bitirecekler ve beni içi kazınmış bir balkabağına döndürüp bırakacaklardı.
Bitkiler de insanlar gibiydi ; yaşamak için , hastalıklarını yenmek için ve huzur içinde ölmek için bakıma ihtiyaçları vardı.
İçimde bir şeyler patlıyordu sanki. Kafamdaki düşünceler bir cam sürahinin parçaları gibi kırılıp dört yana savrulmuştu.
Tanrı diye bir şey yoktu batıl ve boş inançlı aptalları kandırmak için cin fikirli din adamlarının uydurduğu bir şeydi Tanrı.
Yaşamın acılığı, yaşamda oynamayı kabul ettiği role karşı duyduğu küçümseme nöbeti, tüm ağırlığıyla üzerine çöktü.
Zaten bütün insanların bir gün yok olup gideceği söylenmiyor muydu, küller küllere, toprak toprağa denilerek.
İyilik ve güzelliklere, dualara, mihrapların, papazların ve nihayet Tanrı'nın gücüne inanmıştım da ne olmuştu?
Hayatlarımızın bir kaos olduğunu biliyoruz, ama her şeyin düzenli olmasında, mantığa uymasına direniyoruz.
Sağanaklarda delice dans eden, boyuna uçuşmaktan sarhoş olan sığırcık kuşları gibi özgür, yapayalnızdım.
Dünya her yerde birdi nasılsa. Hayvanlar ve bitkiler gibi insanlar da birbirlerinden ayrılıyordu şüphesiz.
Zevk için okunurdu şiir. Tatlı, kaygan sözcükler, iyi yağlanmış değirmen taşları gibi birbirini sürüklerdi.
Artık kafesini kendi içinde taşıyordu. Beynini zincire vurmuş ve kaslarını kendi iradesiyle felç etmişti.
Böylesine sefil ve zalim bir dünya onun hakimi olmak için gösterilen bunca çabaya değer miydi?
İnsanlar beni bildiklerini ifade ettiler mi, artık serbest hareket edemem ben. Bunun farkındayım.
Birinin dilsiz olmasının bir önemi yoktu, neticede kimse birbirinin söylediklerini anlamıyordu ki!
Sırtımdan vuracak olmalıydı beni. Çoğu zaman, insanları gözlerine bakmadan öldürmek isterler.
Zihnimiz köreliyor, düşünceler bile numaralandırılmış: Bu yeni lisanı kavramının mümkünü yok.
Kendimi tıpkı gövdesini zorlukla taşıyan uzun ama kırılgan bir ayçiçeği sapı gibi hissediyordum.
Etrafın hala devam etmekte olan hareketliliği karşısında yalnızca ölüler sakin ve huzurluydu.