Çevre kirlenmelerinin yanı sıra, sudan nedenlerle ölüme, yıkıma, yok olmaya gidiyorlar. Bu durumlara neden olanlar, sorumlular da suçlarını örtbas etmek için de imgetanrılara yüklüyorlar!
- Henüz kategori yok.
-
9 Kasım Günlük Burç Yorumları: Gezegenlerin Etkisiyle …09.11.2025
-
TOKİ Yüzyılın Konut Projesi Başvuruları Başladı: E-Dev…09.11.2025
-
İrem Derici ve Melih Kunukçu Aşkında Son Perde: Ayrılı…09.11.2025
-
Aynadaki Yabancı 6. Bölüm: Gerçekler Açığa Çıkıyor, Te…09.11.2025
-
Portekiz Ligi: Santa Clara, Sporting Karşısında Erken …09.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Haftanın Eleme Heyecanı: 7 Kasım…09.11.2025
-
8 Kasım 2025 Çılgın Sayısal Loto Sonuçları Belli Oldu:…09.11.2025
-
Ben Leman'da Gerilim Dorukta: Kaybolan Çocuklar İçin U…09.11.2025
-
Parma - Milan Maçı Ne Zaman, Hangi Kanalda? İşte Serie…09.11.2025
-
Hertha Berlin'in Genç Yıldızı Kennet Eichhorn Avrupa D…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Abdullah Rıza Ergüven
Eski çağlarda olmayan bir Tanrı; Musa, İsa, Muhammed dönemlerinde de olmaz? 3200-2000-1400 yıl önceleri bir Tanrı var idiyse 5-10 bin yıl önce, dahası milyonlarca yıl önce neredeydi? Örneğin Muhammed döneminde (610-632) tam 23 yıl birbiri ardı sıra esinler göndermiş olduğu savunulan bu “Allah”, daha önce neden konuşmadı, daha sonra neden susuverdi? Muhammed varsa O da vardı, Muhammed yoksa O da yoktu…
Düşlemlerin imgetanrılarından kurtulmak; özgür olmak, insanlığı bilmek, insanca yaşamak demektir. Kutsal kitaplar töreden söz ederler bol bol! İmgetanrılara töreler biçimleten, din sözcüleridir. İnsel töre, bilinmeyenle değil, bilinenle belirlenir. Peki, töreyi insanlara bir Tanrı belirlemişse, eski çağ Sumerlerinde, daha başkahaklarda uygulanan tapınak fahişeliği nedir? O zaman Tanrı yok muydu? Sonradan mı çıktı?
Fransızlar 1830’da Cezayir’i sömürgeleştirdi, 1839’da da İngilizler Aden’i. Tunus da böylece elde edildi 1881’de. Mısır 1882, Sudan 1848, Libya ile Fas 1912. 1920’de de Avrupa bölüşüverdi Ortadoğu’yu. Bu arada Türkiye’yi paramparça etmek istediler. Batı’nın sömürgeci belkemiği, Mustafa Kemal Atatürk’le, Türkiye’de kırıldı.
Milyonlarca yıldan beri insanı koruyacak, onun yanı başında olacak; sıkıntıya, bunalıma uğrayınca ona yardım edecek bir “Tanrı” hiçbir yerde yoktur! Olsaydı, şimdiye dek çoktan gelirdi bu Tanrı!.. Milyonlar, milyonlarca yıl varolmayan; şimdi de varolamaz!
İnsan olmadığı için Merih, Jüpiter, Uranüs vb. gezegenlerde; tanrı yaratma oyunları da yok!
Eski çağlardan kalma salt inanca bağlı kanıtlar işlemiyor. Düşlemler, düşlemsel kurgular doğa yıkımlarına ters düşmektedir. Melekler, şeytanlar, iblisler; bu yapay yaratıklar insanlar için hiçbir gerçeğin kanıtı olamıyorlar. Yaşamın güvencesi tanrıları değil; insan oluyor, olabildiğince!..
Dinler gerçek olsaydı; sayıları 20 bini aşan sektler (mezhepler) olmazdı!.. Bu dinlerin sahibi bir Tanrı olsaydı, sayıları 20 bini aşkın sektler olamayacağı gibi; imgetanrıların sayısı da kara karıncalar gibi 300 milyonu aşmazdı...
Düşlemlerin imgetanrılarından kurtulmak; özgür olmak, insanlığı bilmek, insanca yaşamak demektir.
İmgetanrılan imgesel olarak yaratan biz insanlarız! Yaratıcı, üretici doğanın yaratıcı, üretici tek düşünsel varlığı insandır! İnsan, insanüstü olarak değil; insan olarak insancıl görevini yüklensin yeter! İnsanın, eylemi olmayan tanrılara gereği yoktur.
Din sözcülerinin Tanrısı, düşlemlerin dipsiz kuyusu oldu. Bu kuyuya bir yığın imgelerle girdiler. Kuyudan bir kova su çıkarmadan ölünür! Düşlemlerin dipsiz kuyusu Tanrı, bir kova su çıkarmak şöyle dursun, o kuyunun kölesi insanlar yığın yığın ölüme gider.
Hiçten yaratı, hiçten yaratma, tektanrıcı dinlerin uydurusu! Düşlemler, varolmayan tanrılarla, dışarıda gerçeği olmayan Cenneti yaratır! Neden? Çünkü yığınları kandırarak, kendi kişisel çıkarlarını da koruyup -varsılı kendi yanma çeker- varsılın yararına onları sömürerek!.. Yazıklı düşlemli imgetanrılar da suç ortağı olur.
Başlangıçta bir Tanrı var deniyordu! Başlangıçta ve daha sonraları bir Tanrı gerçekten varolsaydı, var denilen bir Tanrı’nın yanı sıra 300 milyon tanrı türeyemezdi imgesel de olsa!..
Bir Tanrı olsaydı, insanlara kendini kanıtlardı. Şimdiye dek -milyonlarca yıldır- ispatlamış olması gerekirdi. Böyle bir Tanrı ortaya çıkmış değil! Bu Tanrı’yı da bir gören yok!..
Dinlerin, özellikle düşünceden yoksun halklar arasında yapılanma durumları; eski çağlardan, Sumerlerden günümüze dek gelmiş, insanlar dinleriyle birlikte tanrılarını da yaratma ustası olmuşlardır.
İnsan özgürlüğüne içindeki tanrıları öldürmekle kavuşabilir. İşte o zaman, ağa-imgetanrıların kölesi olmaktan kurtuluruz!..
Tapınak, tanrının eviydi. Tapınak, yeryüzünde tanrısal bir yerdi. Büyük tanrıların tapınağı çoklayın basamaklıydı, Ziggurat gibi. Babil’deki tapınak kulesi, öncül bir örnek; Tevrat’ın Babil Kulesi gibi... Dinsel eğlencelerin en yüksek aşaması yeni yıl eğlencesiydi.
Din sözcüleri ölür, öldükten sonra tanrıları da konuşmaz olur! Neden? Çünkü onlar da ölmüştür! Bu tanrılar onlardan önce de yoktu!
Geçmişin tanrılarıyla günümüz tanrıları birbirini tutmadığı gibi, bu sayısız tanrılar insana da yabancı!. Bir diyorlar göğün bir ucunda, bir diyorlar her yerde!.. İnsan her şeyden önce sorucul bir yaratık. Yaralıya açılan bir yaratık. Yadsınacak tanrı olmayınca, tanrıtanımazlık yok olur!..
Güneş tanrısının onuruna şenlikler düzenleniyor, kutlanıyordu. Dansla birlikte tanrıya bir tutuklu, kurban olarak sunuluyordu. Bir başka savaş tutuklusu önce taptırılıp sonra da tapınak piramidinin tepesinde kurban edilip, yüreği çıkarılıyordu.
Gerçekte insanlık ne zaman darda kaldıysa tanrı üretti birbiri ardısıra. Hem de sayıya gelmez tanrılar: 300 milyon! Daha önce de yinelediğimiz gibi, insanlık tarihi -demek gerekse- baştan sona tanrılar yaratma tarihidir.
Bir din ne denli katı, ne denli bağnaz, ne denli değişime uğramıyorsa; o denli de ölümcüldür!
Evren bilincine insanla ulaştık. Sayıları 300 milyonu aşkın tanrılar insanoğluna; evren üzerine, insan üzerine en ufak bilgiyi veremediler.