Herkes ne zaman ölür; elbet gülünün solduğu akşam!

Bir gün yetmiyor mu bu size, bir gün dilsiz oldu, bir gün ben kör oldum, bir gün sağır olacağız, bir gün doğduk, bir gün öleceğiz, aynı gün, aynı an, yetmiyor mu bu size?

Zaman en iyi öğretmendir ama tüm öğrencilerini öldüren bir öğretmen.

Doğduğum gün başladı ölümümün reftarı. Yürüyor bana doğru, aheste aheste.

Kaç tabut gömülecek yeraltına ve kaç kişi gidecek habersiz uzaklara? Kaç yalan yıkacak güvenleri? Kaç satır yazılacak kader kitabına ve kaç dua edeceksin tanrına, kaç damla gözyaşı dökeceksin?

Zaman içine atıldığımız şiddetli ve değişmez bir debisi olan azgın bir nehirdir ve kaybolmak mutlaktır bir yerinde zamanın. İşte ölüm diye bildiğimiz şey de bundan başka bir şey değildir.

Bir şeyin birdenbire yerinde olmaması, ama aynı tiktakın sürüp gitmesiydi ölüm.

Bazen olmaz. Hayat istediğini sunmaz, sunsa da uymaz. Ya zaman yanlıştır; ya mekan. Belki de insan.

Hayatta yapmamız gereken tek bir şey var, o da ölmek.

Kaderin tekerine çomak sokamazsın. Sen kim oluyorsun da kimin öleceğine, kimin yaşayacağına karar vereceksin?

Bazı yalanlar güzel, Bazı gerçekler acıymış. Bazı ölümler uzun, Bütün hayatlar kısaymış.

Yine kırk yaş yine kır saç, yollarla duraklar değişmiyor.

İyi insan talihsizlikleri tahammül edilemeyecek kadar büyüdüğünde hayatı terk eder;kötü insan da ziyadesiyle müreffeh ve muzaffer anında.

Kendi yeşil yolumuzda yürüyoruz, her birimiz kendi zamanında. (Yeşil Yol)

Ölene kadar hiç kimseye mutlu demeyin.

Yaşamla karşıtlık oluşturan, ölümden ziyade, yaşlılıktır. Yaşlılık, hayatın parodisidir; oysa ölüm, hayatı bir yazgıya dönüştürür: Ona bir kesinlik boyutu kazandırarak, onu sınırlamak ve korumak yoluyla bir yazgıya dönüştürür. Ölüm, zamanı yürürlükten kaldırır.

Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu. Katlanmak mı iyi zalim kaderin oklarına, yumruklarına, yoksa çılgın denizlere karşı gelip bir son vermek mi? Ölmek uyumak hepsi bu kadar, yalnızca uyumakla bitebilir bütün acıları yüreğin ve çektiği bütün kahırları bedenin...

Yaşlılık yıllarında sürdürülen yaşam, bir trajedinin beşinci perdesini andırır. Kişi trajik bir sonun yaklaştığını bilir; ancak bunun ne olduğunu bilmez henüz.

İnsan, meyvanın çekirdeğini taşıması gibi ölümü kendi içinde taşımaktadır.

Hayat - cinsel yolla bulaşan bir terminal durumu.