Benzer Sözler

Ay'dan Dünya'ya baktığınızda, anında küresel bir bilince, halk odaklı bir algıya erişirsiniz. Dünya'nın durumuna duyduğunuz dayanılmaz tatminsizliğinizi hissedersiniz ve bununla ilgili bir şeyler yapmak için bir saplantı büyür içinizde... Oradan, Ay'dan Dünya'ya baktığınızda, uluslararası politika aşağılık bir uygulama gibi gözükür. Bir politikacıyı yakasından yakalamak, 2 milyon kilometre boyunca uzayda sürüklemek ve suratına şöyle haykırmak istersiniz: "Şuna bir bak, seni orospu çocuğu!"

Ben hep dünyanın fotoğraflarına videolarına bakıyordum, ancak ne zaman ki kendi gözlerimle gördüm, işte o çok farklı bir his uyandırdı. Neredeyse dünyadan gelen hayatı ve sıcaklığı hissediyorsunuz. Bu çok duygusal bir an. Ben ilk çıktığım da gözyaşlarımı tutamadım. Uzay mekiği ile dünyadan ayrılırken, kontrol edemedim gözyaşlarımı.

Buradan bakıldığında Dünya, pek de dikkat çekecek gibi değildir. Ancak bizim için, durum farklıdır. O noktayı yeniden inceleyin. O, Burası. O evimiz. Biziz! Üzerinde, sevdiğiniz herkes, bildiğiniz herkes, duyduğunuz herkes yaşıyor. Var olmuş tüm insanlar yaşamlarını orada geçirdiler. Keyif ve acının toplamı. Türümüzün tarihindeki kendinden emin binlerce din, ideoloji, ekonomik doktrin, her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, medeniyetin her yaratıcısı ve yıkıcısı, her kral ve köle, her aşık çift, her anne ve baba, umutlu çocuk, mucit ve kaşif, her ahlaki öğretmen, yozlaşmış her politikacı, her süperstar, her yüce lider, her aziz ve günahkar burada yaşadı. Bir toz parçacığı üzerinde, bir ışık ışınına gömülmüş halde... Dünya uçsuz bucaksız kozmik arena içerisindeki ufak bir sahnedir. O generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini hatırlayın. Tüm bu kanlar, bu kişiler bir noktanın ufak bir kısmının şan ve zafer içerisindeki anlık efendileri olabilmeleri için aktı. Bu pikselin bir köşesinde yaşayanların onlardan ayırt dahi edilemeyecek, diğer köşesinde yaşayanlara yaptıkları sonsuz zalimlikleri düşünün. Yanlış anlaşılmaların sıklığını, birbirlerini öldürmeye ne kadar meraklı olduklarını ve öfkelerinin ne kadar hararetli olduğunu düşünün. Duruşumuza, hayal ettiğimiz şahsi önemimize, evren içerisindeki ayrıcalıklı bir konumda olduğumuz yanılgısına bu soluk ışık noktası tarafından meydan okunuyor. Gezegenimiz, onu sarmanlayan kozmik karanlık içerisindeki yalnız bir nokta. Sonsuz belirsizliğimiz içerisinde bizi kendimizden kurtarmaya gelecek birilerinin var olduğuna dair hiçbir ipucu bulunmuyor. Dünya, bildiğimiz kadarıyla yaşam barındıran tek gezegen. En azından yakın tarihimiz için, türümüzün göç edebileceği başka hiçbir yer yok. Ziyaret edebilir miyiz? Evet. Yerleşebilir miyiz? Henüz değil. Beğenin veya beğenmeyin, şimdilik, Dünya direnebileceğimiz tek yer. Astronominin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de, ufak dünyamızın bu uzak görüntüsü, insan kibrinin ne kadar aşağılık olduğunu göstermenin en iyi yoludur. Bu, bana birbirimize daha iyi davranmamız ve gezegenimizi koruyup geliştirmemiz gerektiğinin önemli olduğunu anlatıyor. Bildiğimiz tek evi. Soluk mavi noktayı...

Anında küresel bir bilinç, insani bir yönelim, dünyanın durumundan yoğun bir memnuniyetsizlik ve bu konuda bir şeyler yapma dürtüsü geliştiriyorsunuz. Ay'dan bakıldığında uluslararası politika çok önemsiz görünüyor. Bir politikacıyı ensesinden tutup çeyrek milyon mil uzağa sürüklemek ve "Şuna bak, seni orospu çocuğu" demek istiyorsunuz.

Buradan bakıldığında Dünya, pek de dikkat çekecek gibi değildir. Ancak bizim için, durum farklıdır. O noktayı yeniden inceleyin. O, Burası. O evimiz. Biziz! Üzerinde, sevdiğiniz herkes, bildiğiniz herkes, duyduğunuz herkes yaşıyor. Var olmuş tüm insanlar yaşamlarını orada geçirdiler. Keyif ve acının toplamı. Türümüzün tarihindeki kendinden emin binlerce din, ideoloji, ekonomik doktrin, her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, medeniyetin her yaratıcısı ve yıkıcısı, her kral ve köle, her aşık çift, her anne ve baba, umutlu çocuk, mucit ve kaşif, her ahlaki öğretmen, yozlaşmış her politikacı, her süperstar, her yüce lider, her aziz ve günahkar burada yaşadı. Bir toz parçacığı üzerinde, bir ışık ışınına gömülmüş halde... Dünya uçsuz bucaksız kozmik arena içerisindeki ufak bir sahnedir. O generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini hatırlayın. Tüm bu kanlar, bu kişiler bir noktanın ufak bir kısmının şan ve zafer içerisindeki anlık efendileri olabilmeleri için aktı. Bu pikselin bir köşesinde yaşayanların onlardan ayırt dahi edilemeyecek, diğer köşesinde yaşayanlara yaptıkları sonsuz zalimlikleri düşünün. Yanlış anlaşılmaların sıklığını, birbirlerini öldürmeye ne kadar meraklı olduklarını ve öfkelerinin ne kadar hararetli olduğunu düşünün. Duruşumuza, hayal ettiğimiz şahsi önemimize, evren içerisindeki ayrıcalıklı bir konumda olduğumuz yanılgısına bu soluk ışık noktası tarafından meydan okunuyor. Gezegenimiz, onu sarmanlayan kozmik karanlık içerisindeki yalnız bir nokta. Sonsuz belirsizliğimiz içerisinde bizi kendimizden kurtarmaya gelecek birilerinin var olduğuna dair hiçbir ipucu bulunmuyor. Dünya, bildiğimiz kadarıyla yaşam barındıran tek gezegen. En azından yakın tarihimiz için, türümüzün göç edebileceği başka hiçbir yer yok. Ziyaret edebilir miyiz? Evet. Yerleşebilir miyiz? Henüz değil. Beğenin veya beğenmeyin, şimdilik, Dünya direnebileceğimiz tek yer. Astronominin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de, ufak dünyamızın bu uzak görüntüsü, insan kibrinin ne kadar aşağılık olduğunu göstermenin en iyi yoludur. Bu, bana birbirimize daha iyi davranmamız ve gezegenimizi koruyup geliştirmemiz gerektiğinin önemli olduğunu anlatıyor. Bildiğimiz tek evi. Soluk mavi noktayı...

Dünyayı uzaydan gördüğünüzde, bu noktada; kesinlikle bir şey kalbinizden sizi vuruyor. Haritalar üzerinde bizim çizdiğimiz ülkeleri ayırmaya yarayan çizgileri, uzaydan baktığınız zaman görmüyorsunuz. Ülkelerden hatta sınırlardan bahsedemezsiniz. Bunlar, bizim yarattığımız şeyler. Burada önemli olan, herkesin anlaması gereken şey bu; yeryüzü, buradaki her bir vatandaşın oluşturduğu bir birlik. Biz bu evrendeki tek evimizi nasıl korumalıyız, bunu düşünmeliyiz.

Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz. Onları bana veren Babam her şeyden üstündür. Onları Baba’nın elinden kapmaya kimsenin gücü yetmez. Ben ve Baba biriz.

Kıbrıs'taki bu haksız durum devam eder, müttefikler bizi yalnız bırakır, NATO yanımızda olmaz, anlayışsızlık hüküm sürer, Türk azınlık ezilir, bu böyle devam ederse günün birinde Batı'nın bu savunma sistemi yıkılır, yeni şartlarla yeni bir sistem ve dünya kurulur, Türkiye de bu yeni dünya içinde yerini bulur!

Siyasetin bütün iniş çıkışı bir yandan kurtların, diğer yandan çakalların devlete karşı toplumu, topluma karşı devleti koz olarak kullanışına ayarlanmıştır. Bu iniş çıkıştan başı dönen Türk toplumu bir türlü hem güvenliğini, hem de özgürlüğünü bir arada, birlikte istediğini ve biri için diğerini feda etmek mecburiyetinde olmadığını söylemez, söyleyemez. Kurtların kurtluk, çakalların çakallık yapmalarından ülke lehine bir sonuç çıkabileceği ihtimalini hep göz önünde tutar. O kadar ki kurtların çakallaşması, çakalların kurtlaşması Türklerde endişe uyandırır. Çünkü onlar da bütün hazırlıklarını hayatlarını yaşamak üzere yapmışlardır. Kurt veya çakal, takılacak birileri olsun isterler.

Liste
Yükleniyor…