Yalnızlık onu da damgalamıştı, tanımlanamaz bir yabancıydı. Sen istememi istemiyorsan ben de istemem.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Seni benim kadar kimse sevmedi, sevmez. Yalnız kalmanın alemi yok. İçip içip abartmayalım.
Kimileri "ne çok kendinlesin, kendine acıyorsunu" çarptılar suratıma. Eğlendirici değilsem, kapkaranlığıma dayanamıyorlar. Verdiğim zekat yetmiyor mu? Söz bıçkınlığım? Alsanıza acımı siz de dev dalgalar biraz koynunuza? Soğuksunuz. Buzsunuz, benden beter!
Onun için kadının kendisi değil, çektiği yalnızlığın giderilmesi önemliydi, fotoğraflarda kolunda güzel çıkması kadının.
İnsanların birbirleriyle ve eşyayla ilişkilerinin artık iyiden iyiye soyutlaştığı bir ortamda, soyutlama yeteneği silinip gidiyor.
Neden dost olmadan, erkek-kadın, karı-koca olmaya çabalıyoruz? Bizim insanlarımızın insan sevmesi, insan okşaması, çocukluktan engelleniyor. Saptırılıyor, çarpıtılıyor.
Neyin işlediğini bilmiyordum. İnsanların neyi arkadaş olarak istediğini bilmiyordum. İnsanları birbirleri için çekici kılan şeyleri bilmiyordum. Sosyal etkileşimlerin altında yatan şeyleri bilmiyordum.
Milyonluk şehirlerde de yaşasa, insanoğlunun içinde yalnızlık, kendi içine çekilme, sinme günleri doludur.
Bu insanlar dünyada nasıl yaşamak lazımsa öyle yaşıyorlar, vazifelerini yapıyorlar, hayata bir şey ilave ediyorlardı. Ben neydim? Ruhum, bir ağaç kurdu gibi beni kemirmekten başka ne yapıyordu? Şu ağaçlar, onların dallarını ve eteklerini örten karlar, şu ahşap bina, şu gramofon, şu göl ve üzerindeki buz tabakası ve nihayet bu çeşit çeşit insanlar hayatın kendilerine verdiği bir işi yapmakla meşguldüler. Her hareketlerinin bir manası vardı, ilk bakışta göze görünmeyen bir manası. Ben ise, dingilden fırlayarak, boşta yuvarlanan bir araba tekerleği gibi sallanıyor ve bu halimden kendime imtiyazlar çıkarmaya çalışıyordum. Muhakkak ki dünyanın en lüzumsuz adamıydım. Hayat beni kaybetmekle hiçbir şey ziyan etmeyecekti. Hiç kimsenin benden bir şey beklediği ve benim hiç kimseden bir şey beklediğim yoktu.
Geçenlerde kızın biri arayıp "Hemen gel. Evde kimse yok " dedi. Hemen oraya gittim evde kimse yoktu.
Hayatta en kötü şey yalnız bir insan olarak ölmektir diye düşünürdüm. Değilmiş. En kötü şey, yapayalnız hissetmene sebep olan insanlarla bir aradayken ölmekmiş.
‘En kötü şeyin hayatı yalnız bitirmek olduğunu düşünürdüm ! Hayır ! En kötü şey; seni yalnız hissettiren insanlarla bitirmek!
Kadın bir şeyi kafasına koyduysa, yapar. Erkeğin tek yapabileceği kaçınılmaz olana ayak uydurmaktır.
Biz onu varoluş tablosundan bir sürgün olarak biliriz. Düştüğü boşluktan bize haber veren bir yabancı.
Ben insanları sevmiyorum - pek. Yani bu türden. Ve kural olarak benden hiç hoşlanmıyorlar. Belki ikincisi birincisini açıklıyor.