Umumi ıslahat yapmak emeli bizde o kadar bir katiyetle vardı ki esasen bu dahili ıslahatı yapmadıkça memlekette yaşamak imkanı olamayacağına imanımız vardı. Fakat bizce bütün ıslahatın başlangıcı iki buçuk asırdan beri başımıza asumani bir bela suretinde dikilmiş olan çarlığın mahvolduğunu görmek ve onun memleket içinde her zaman yaptığı entrikalara nihayet vermekti.

Benzer Sözler

Çandar, Türkiye’nin önde gelen gazetecilerinden biri statüsünü kolay kazanmadı. Gerek dünyayı, gerekse Türkiye’yi tanıma çabasında, onun kadar çok seyahat etmiş, güçlüğü göze almış, bilgilerini yenileme ve zenginleştirme çabası göstermiş; onun kadar çok insan tanımış, tarih yapan kişileri yakından tanıma tutkusu içinde olmuş başka birini tanımadım. Bu vasıflarıyla Çandar, 1980’lerden bu yana Türkiye’de dış ve iç politika üzerine yürüyen tartışmaların hemen her zaman göbeğinde yer aldı; doğru bildiği görüşleri, en açıksözlülükle savunmaktan geri durmadı. Yanlış yaptığını gördüğünde de, yanlışları terk etmekte tereddüt göstermedi. Bunların ‘niçin’lerini her zaman açıklamadığı nedeniyle kendisini eleştirenler olmuştur.

Yönetim bu konularda gerçekten duyarlı davranıyor. Geçmiş dönemlerde Bakanlarla ilgili yolsuzluk dosyalarını hemen komisyonlara gönderdiği gibi, kendi yönetimindeki bir eski Bakan hakkında kovuşturmaya geçmekte hiç duraksamıyor. Bu anlayışın gelecek yönetimler tarafından da benimsenmesi en içten dileğimizdir. Demek oluyor ki, haklarında yolsuzluk, rüşvet ya da Kocatopçu gibi «görevi kötüye kullanma» iddiaları bulunanlar, Devlet Başkanı Kenan Evren'in Bursa konuşmasında değindiği gibi «kim olurlarsa olsunlar» kovuşturulacaklardır.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında; Osmanlı İmparatorluğu mütarekeyi kabul ettiği zaman; istisnasız tüm belgeler İngilizler'in eline geçmişti. Osmanlı'yı dünyaya rezil etmek için her türlü imkânları vardı. Onca gayretlerinin sonucu ne oldu? Kocaman bir sıfır. Ve aradan 40 yıl geçtikten sonra; 1950'li yıllarda; oralarda bir soykırımı yapıldığı yalanını ortaya attılar. ABD'nin Amerikan yerlilerine uyguladıkları katliamlar soykırımı sayılmıyor; savaş içinde Ermeni tebaaya yapılan soykırımı sayılıyordu!

Bana getirdiğin şu usûlsüzlük teklîfi dolayısıyla yemîn ederim ki seni de teklîf sahibini de katlettirirdim. Fakat «Sultan Selîm, parasına tama’ ettiği için bezirgânı ve defterdarı öldürttü.» demelerinden çekinirim. Tez bezirgânın parasını iâde edin ve bir daha huzûruma böyle kanuna uygun olmayan şeyler getirmeyin!

Çağdaş demokrasilerde, siyaset adamlarının hele başbakanların, bakanların ticari ortaklık kurmaları veya bu tür ortaklıklara katılmaları, ortaklık ürünlerinin reklamını yaparak pazarlanmasına yardımcı olmaları düşünülemez. Varsayım olarak böyle bir düşünceyi eyleme dönüştürenler için siyaset yolu sonsuza kadar kapanır. Ülkemizde ise bu tür siyasetçiler, işini bilen adam sıfatıyla toplumun gözbebeğidir.(Alaturka Demokrasi)

Turgut Özal, ne "devlet" denen kavramı bilirdi, ne de 4 yıl başında olduğu laik cumhuriyeti severdi. Muhtemeldir ki hiçbir zaman, göğsünü doldura doldura "Ne mutlu Türk’üm diyene!" dememişti. Onun gözünde "laiklik" bu topluma "zerk edilmiş" (şırıngalanmış) bir yabancı madde gibiydi. O yüzden laik cumhuriyete katlanırdı. Onun misyonu, Cumhuriyet’in yanlış kurulduğunu, kötü olduğunu, işlemediğini ispat etmekti.

Liste
Yükleniyor…