Tüm o yediklerimiz çok ama çok büyük bir zulmü maskeliyor. Bu ülkede tavukların endüstriyel olarak korkunç koşullar altında üretildiğini aklımıza bir kez olsun bile getirmeden oturup bir tavuk parçası yiyebiliyor oluşumuz, kapitalizmin ve onun zihinlerimizi nasıl sömürgeleştirdiğinin işaretlerinden biri. Önümüzde metadan öte bir şey göremiyor oluşumuz, gündelik olarak kullandığımız metaların ardındaki ilişkileri anlamayı reddediyor olmamız. İşte yediklerimizle ilişkimiz aynen böyle.
- Henüz kategori yok.
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
-
Chelsea - Wolverhampton Maçı Öncesi Sakatlıklar ve Enz…08.11.2025
-
Le Havre-Nantes Karşılaşması: Erken Gol ve Kaleci Carl…08.11.2025
-
Rhein Derbisi'nde Mönchengladbach, Köln'ü Üç Golle Geç…08.11.2025
-
Dilek Kaya İmamoğlu'ndan Ekrem İmamoğlu Vurgusu ve İBB…08.11.2025
-
Rhein Derbisi: Mönchengladbach - Köln Maçında Goller v…08.11.2025
-
Uluslararası İş Birliğiyle Portekiz, Dev Uyuşturucu Se…08.11.2025
-
Vince Gilligan'ın Pluribus Dizisi Apple TV+'ta Başladı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Kapitalizm seni betona gömüyor ey talib, farkında bile değilsin! Hem de bu sefer sarığıyla, cübbesiyle, seccadesiyle...
Aşçı olduğunu tahmin ettiğim bir adam, uzun metal bir maşayla uzun tüylü bir kediyi kafesinden hızla çekip alıyor ve apar topar mutfağa sokuyor... Kedi pençe atıp acı acı haykırırken, aşçı hayvana demir çubukla vuruyor. Artık daha çok pençe atıp, daha çok feryat eden hayvan, aniden kaynar su dolu bir küvete daldırılıp on saniye kadar orada tutuluyor. Çıkarılır çıkarılmaz ve hâlâ canlı haldeyken, aşçı bir hamlede hayvanın derisini başından kuyruğuna kadar sıyırıp alıyor. Sonra da şok halindeki hayvanı geniş taş bir teknenin içine atıyor ve kedinin donuk ve camsı gözlerle ağır ağır yutkunuşunu izliyoruz, ta ki son nefesini verip de boğuluncaya dek... Yemek servis edildiğinde, müşteriler aşçıya teşekkürler edip onu iltifatlara boğarak iştahla tabaklarındakini yiyorlar.
İnsanlara bak köle gibi çalışıp kazandıklarını sefil gibi harcıyorlar, üstelik harcatanlar çalıştıranlar onları aynı zamanda, köleleştirdiniz mi sefilleştirirsiniz de...
Kürt kimliğinden dolayı, Alevi kimliğinden dolayı, kadın kimliğinden dolayı bu erkek egemen sistemin, kapitalist modernitenin sizi kendi kimliğinize ne kadar yabancılaştırdığını ilk fark etmeye başladığınızda büyük bir hayret yaşıyorsunuz.
Kültürel bir çöl yaratılmışsa, orada her şey satılabilir. Çünkü çölde her şey mucize etkisi yapar.
Ürettiğimiz tüm mallar, sürümleri kolay olsun ama çok dayanmasın diye, bile bile üstünkörü yapılıyor.
Yalnızca son ağaç kesildikten, son ırmak zehirlendikten, son balık yakalandıktan sonra.. Ancak ondan sonra paranın yenemeyeceğini anlayacaksınız.
Kâr sağlamak için, kapitalist, işçilerine olabildiğince az ödeme yapmak zorundadır. Ürünlerini satmak için, kapitalist, işçilerine olabildiğince çok ödeme yapmak zorundadır. İkisini birden yapamaz.
Halkın büyük bir kısmı, satın almak ister ama parası yoktur. Zengin azınlığın ise, parası, harcamakla bitmeyecek kadar çoktur.
Sanayi, dev adımlarla büyür; ama tüketicinin satın alma gücü, kaplumbağa hızıyla ilerler.
Ne yazık ki, hayvan farkındalığı, hayvan his ve duyguları ile ilgili anlayışımız ve bilgimiz ilerlerken onlara davranışlarımız çok gerilerde kalıyor. Her yıl on milyarlarca hayvanı öldürüyoruz, sayı sürekli artıyor. Siz bu cümleyi okuyana dek ABD’de fabrika çiftliklerinde yetiştirilen bin tavuk öldürülmüş olacak. Günümüzdeki birçok çiftlik hayvanı gibi bu hayvanlar da hareket etme, temiz hava soluma ve güneşi hissetme özgürlüğünden yoksun bırakılıyor.
Köşeyi dönenlerin yaşam tarzları ve donanımları yatlar, katlar ve özel jetler hepimizi tüketmek, tüketmek ve daha fazla tüketmeye özendiren birer model olarak sunuluyor.
1970'lerin ortalarında Peter Singer’in endüstriyel tarımın korkunç yönlerini anlattığı “Hayvan Özgürleşmesi” adlı kitabını okumuş ve dehşete kapılmıştım. İnsanların hayvanlara, birer makine gibi muamele ettiğine inanmakta güçlük çekmiştim. Daha sonra tabağımdaki ete bakarken düşündüm: “Bu neyi simgeliyor? Korkuyu mu? Acıyı mı? Ölümü mü?” Ve bir daha asla et yemedim.
Gösteri, sürekli bir afyon savaşıdır; malları metalar ile, insanlara kabul ettirmeyi hedefler.