Topkapı Sarayı'nın Hırka-i Saadet Dairesinde 1517'den başlayarak Halîfeliğin kaldırıldığı 1924 Martına kadar tam 407 yıl bir saniye ara verilmeksizin Kur'an-ı Kerim okunmuştur. Bu görevi her biri birer saat olmak üzere yirmi dört hafız paylaşıyordu. Buranın muhafazası, başlarında rütbesi mareşal rütbesine denk olan Enderunun has odabaşı bulunan yüksek kademesinden mezun kırk subay tarafından yürütülmekte idi. Has Oda ağaları denilen bu subaylar doğrudan Padişah'a bağlıydılar. Temizliği bunlar yapar, zaman zaman kendilerine padişah da iştirak ederdi. Toz ve süprüntüler özel bir kuyuya atılırdı.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Kalpak bizim geleneklerimizde Cumhuriyetin ilk meclisinde, resmi yerlerde kullanılmıştır. Kalpak şapka değildir. Mahkemeden izin istedim. Mahkeme başkanı da kibar olarak 'kalpaksız oturun' dedi. Biz cumhuriyeti savunuyoruz. Cumhuriyet kalpakla savunulur. Cumhuriyeti savunmanın sembolüdür bu. Türban değil, kalpak...
Köylüler iki türlüdür; pazara yakın olanlar, çabuk pazarın dilini ve ahlakını kabullenirler, biliyoruz. Dağ köyleri var, bunlar ise değişmezin gardiyanlarıdır; bizde Türkmenler ve Kürtler’de dağ Kürtlerini gösterebiliriz. Aydınlar iki türlüdür; köksüzler ve bunlar dışarıdaki her rüzgârı içlerine alır ve Konya dervişleri örneği dönerler. Bir de dönmez aydınlar var; bunlar dağ Türkmenleri’nin gelenekte yaptığını, akıl planında üstleniyorlar ve yabancı rüzgârlardan nefret ediyorlar. Şimdi son mevzi bunlardır.
Devlet adamı olarak, hiçbir zaman hatırımızdan çıkaramayız ki, hilâfet orduları bu memleketi baştan başa harabeye çevirmişlerdir. Bir gün yeniden hilâfet orduları kurulabileceğini aslâ gözden uzak tutmayacağız. Türk milleti en büyük acıları halife ordusundan çekmiştir. Bir daha çekmeyecektir. Bir hilâfet fetvasının bizi I. Dünya Savaşı felâketine sürüklediğini hiçbir vakit unutmayacağız. Bir hilâfet fetvasının, millet ayağa kalkmak istediği zaman, ona düşmanlardan daha alçakçasına hücum ettiğini unutmayacağız. Tarihin herhangi bir devrinde, bir halife, eğer zihninden bu memleket mukadderatına karışmak arzusu geçirirse, o kafayı behemehal koparacağız!
Encümen-i Daniş 1850 yılından beri var olan bir gelenek. Üst düzeyde görev yapmış insanların bir araya gelip ülke meselelerini konuştukları sohbet toplantıları. Bu geleneği biz de sürdürüyoruz. 15 günde bir araya gelip konuşuyoruz. Sonra yapılan tespitleri, varılan sonuçları yazılı hale getirip Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a gönderiyoruz. Belki ülkeye bir hizmet olur diye.
Padişah ve hanedan aileleri nasıl ceddimiz oluyor? Saray haramilerini değil; onları karşı çıkan, direnen, ayaklanan herkesi ecdadım olarak görüyorum. Benim ceddim Abbasilere isyan eden zenci kölelerdir, Babaîlerdir, Şeyh Bedreddinlerdir.
Sultanım, günümüzde artık devletler dinden ve geleneklerden gelen kurallara göre değil, akıl ve bilim ilkelerine göre yönetilmektedir.
Aslında hüzün hakikaten dünyanın neresinde, her insanda, daha az ya da daha çok diyebilir miyiz, her ırktan, her gelenekten, her dinden insanın hücrelerinde olan bir şey bu, tersini düşünemiyorum.
Türk Sanat Müziği, kat'iyyen ölmez ve ölmeyecektir... Çünkü herkesin kulağında bir anne ninnisi vardır. O ninniler, ya hicazdandır, ya uşşaktandır... Hele sabah ezanları sabâ makâmındandır... O yüzden bu müziğimiz ölmeyecektir ve daha da ileriye gidecektir.
-Osmanlı’ya atıfta bulunarak- sıkacaksın boğazını. Bir sıkımlık canı var. Göreceksiniz, donanmamızın Çanakkaleyi geçip Marmaray’a girdiği haberi bile yeterli... Padişah, sarayında ne yapacağını şaşırır, iki mermi ile çatısını başına yıkarım. İstanbul’un bir ucundan bir ucuna bir çıra gibi yanacağı korkusu, onların akıllarının başlarından uçup gitmesi için kafi.
Rusya vatandaşlarına seslenmek istiyorum: Batı'nın değerlerini istiyor muyuz? Anne ve baba yerine, ebeveyn 1 ve ebeveyn 2 mi gelsin? Çocuklarımızın cinsiyeti belli olmasın mı? Birileri istiyor diye cinsiyetlerini mi değiştirsinler? Geleneklerimizden ve değerlerimizden vazgeçip, bunu kabul etmemizi istiyorlar.
Her tarafı istila eden inkılap ve ihtiras içerisinde bunaldım. Bana teklif edilen şekildeki hilafete ne karşı koyma ne de başeğme imkanı görmeyerek kamuoyunda sükun ve durumda açıklık belirinceye kadar tehlikeli bölgeden geçici olarak ayrılmaya karar verdim. Gitmekle vekili olduğum şanı yüce peygamberin yaptığını yaptım, hicret ettim...
Mustafa Kemal'in ve hempalarının neler yaptığı ortadadır. Müslümanların gayreti, Osmanlı'nın sevgisi, Allah'ın inayeti ile Yunanlara galip gelindi ama bunun kaynağı olan şeriata hemen karşı çıktılar. Sonuç ortada. Peçe kalktı; kadın barda, kahvede. Müslüman ile Hristiyan'ın evlenmesine izin verdiler. Ezanı, Kuran'ı ve tekkeleri kaldırdılar, camileri koruyan yasağı kaldırıp haccı yasakladılar. Din eğitimi kalktı. Hilafet hayalet haline getirildi. Hanedan-ı Al-i Osman'ı aşağıladılar.
Sunucu: …Evet, bugünkü konuğumuz tarihi bir konuk. 18. Osmanlı sultanı 1. ve sonuncu İbrahim. Yani boncuklu deli İbrahim.
[Deli İbrahim içeri girer]
Hoş geldiniz sultanım.
İbo: Hoş bulduk.
Sunucu: Buyrun, oturun.
İbo: Sağ olasın.
[İkisi de oturur ancak sunucu ayak ayak üstüne atar.]
İndir ayağını!
Sunucu: Efendim?
İbo: Ayağını indir dedim.
Sunucu: Ahh! Tabii koskoca padişahın huzurunda ayak ayak üstüne atılır mı?
İbo: Hayıır.
Sunucu: Ya?
İbo: Halkın huzurunda ayak ayak üstüne atılmaz.
İnsanın bir yenilik ya da buluş yapabilmesi için,karşı çıkacak kadar iyi bildiği bir geleneğe sahip olması lazımdır. İster sanatta olsun, ister bilimde, yenilik boşlukta yaratılamaz, eski geleneklere karşı çıkılarak yapılır.
Olağan bilim sırasında geçerli olan düşünce ve ölçüler devrim sırasında farklı yaklaşımlar arasında seçim yapması gereken bilim insanına yardımcı olamazlar. Çünkü bu kuralların hepsi zaten daha baştan bir paradigmaya belli bir geleneğe bağlıdır.
Sanat daha önce yapılmamış olanı ister, fakat sanatın olduğu her şey daha önce yapılmıştı.