Tabiatta gözlenebilen her şeyde mutlaka akıllara hayret verici bir hikmet ve yaratıcısına sanatkârane bir işaret bulunmaktadır. Düşünürler bunun iç yüzünü anlamaktan ve yapısının düzenini açıklamaktan âciz kalmaktadır.Her bir düşünür sahip bulunduğu bunca hikmet ve bilgiye rağmen bunun mahiyetine akıl erdiremediğinin farkındadır. Bu ve benzeri zaruretler kâinata ait fevkalâdeliklerin mûcit ve yaratıcısının hikmetini delillendirmektedir.
- Henüz kategori yok.
-
Fransa Ligue 1'de Marsilya - Brest Maçı: Kritik Randev…08.11.2025
-
Mevsimlik Lezzetlerle Sonbahar Sofralarına Özel Risott…08.11.2025
-
Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi Hedefi ve Mali Zaferle…08.11.2025
-
Sevilla'dan Tarihi Zafer: 14 Yıllık Hasret Guadalquivi…08.11.2025
-
Suudi Arabistan Pro Lig: Al Fayha - Al Akhdoud Karşıla…08.11.2025
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Belirtmek durumundayız ki yazan olmadan yazımın, ayıran olmadan ayrışmanın vücut bulduğunu bilmemekteyiz; birleşme, hareket ve sükûn da aynı kategoriye tâbidir. Şu halde bu mekanizma tabiatın tamamı için geçerlidir. Çünkü tabiat sürekli birleştirme ve ayrıştırma eylemine tâbidir. Hatta bütünüyle tabiatın birleştirilip âhenkleştirilmesindeki sanat doruk noktasındadır. Bu sebeple tabiat, dış faktör olmaksızın ayrışamamaya ve birleşmemeye en çok lâyık olan bir varlıktır.
Bir köy muhtarsız olmaz, bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz, bir harf kâtipsiz olamaz; biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur?
Evren şu anda (bütün oluşumlarıyla) çeşitli zamanlara bağlanmış, değişik hal ve sıfatlara bürünmüş olduğuna göre onun kendi başına vücut bulmadığı kanıtlanmaktadır. Eğer öyle olsaydı oradaki her şey kendisi için en güzel ve en hayırlı konumlara ve niteliklere sahip olur, böylelikle de âlemdeki şerler ve çirkinlikler ortadan kalkardı. Fakat realitede bunların varlığı evrenin kendi dışındaki bir faktörle vücut bulduğunu kanıtlamıştır.
Eylülist Rejim, 12 Eylül öncesinin tüm değerlerini yasaklamayı temel ilke saydı. Bunların bir bölümünü baskılarla, bir bölümünü, yasalarla, bir bölümünü baskılarla, bir bölümünü tekelci ekonomik zorlamalarla gerçekleştirmeye çalıştı. Edebiyat ve sanatta ise, 12 Eylül öncesinin yaratıları tümden unutturan ve reddeden bir eğilim ortaya çıktı.
Eylülist Rejim, en büyük ve en kolay başarısını sanat ve edebiyat alanında kazandı. Çok kısa bir zamanda ve gerekli fiyatın binde birini bile ödemeden, Türk sanatının sorunsalını, biçemini, biçimini, baş aktör ve aktrislerini değiştirmede .ok büyük başarı elde etti.
Bir bütün olarak sanat ve özellikle edebiyat, artık yalnızca ideolojik bir silâhtır. Artık ülkemizde edebiyat, insanımızı geliştirmek için değil sakatlamak amacıyla kullanılan, yüceltmeye değil alçaltmaya ve tüm estetik kabiliyetlerini ortadan kaldırmaya yönelen acımasız bir silâh olmuştur; insafsız bir ideolojik ay
dgıttır. Edebiyat, artık estetik özüne çok yabancıdır; bu bir iş ise yapanı da, yaban yapmaktadır. Emperyalist dünya, bozanın mutlaka bozulduğu bir dünyadır; artık bozulmadan bozamıyorlar.
Fikir, sanat, eğitim, sanayi, tarım, adalet. Her konuda müthiş bir sefalet içindeyiz. Elimizde duble yollar, AVM'ler ve lüks rezidanslardan başka bir şey kalmadı..!
Bu memlekette; tıpta, mühendislikte hatta resim ve tercümede bile reform, askerlerden başlıyor.
Sözkonusu operaysa, hayatın tadını çıkarmak için Verdi’yi, Puccini’yi ve Mozart’ı tercih edenlerdenim.
Ağzı küf kokan rapçilerin aklını başı taşısın. Küfür etmektense bırak Sago, sayfa boş kalsın.
Sanırım, bu breakdance olaylarını ilk önce Jackie Chan yapmış. Ben filmlerini izliyorum da, yani bu breakdance hareketlerinin hepsi Kung Fu'da var.
Sanatını icra eden her sanatçının belli miktarda cazibesi, albenisi vardır. İnsanlar sanatçıları kafalarında kurarlar, onları belli kalıplara sokarlar ister istemez. O sanatçıya ulaştıklarında belki akıllarındaki kişi yok oluverir ve o kişi yepyeni bir kişi olarak doğuverir.
Toplumlar için sanatın en önemli sorun olduğuna hâlâ daha inanmak istemeyenler, sanatta yeterince gelişememişliğin şimdiye dek nelere mal olduğunu sezememiş olanlardır.
Ressamlar, heykelciler, müzikçiler, yazarlar, tiyatro ve sinema sanatçıları, sürdürmek için bazen aralarında şah yapıtların çıktığı oyuncaklar yapıp dururlar kendilerine... Onun için büyümeden yaşlanmanın “sadece kendilerine malûm” hiç bitmeyen bir lunaparkında dolaşırlar.