Parası ile rezil olan bir millet derseniz kimi gösterirsiniz? Her şeyi paraya tahvil etmeye kalkışmış , eğitimini bile ticari meta haline çevirmiş, gençliğini yem olarak birilerinin önüne atan bir devlettir derim. Bilmem bu devlet size tanıdık geliyor mu? Yoğun din eğitimi verilip de dünyada barışı, kardeşliği bilimsel atılımı, huzuru, yalancılığı, dolandırıcılığı, soysuzluğu önlemiş bir tek örneğiniz var mı? Nasıl oluyor da dünyada din eğitiminin yoğun verildiği coğrafyalar ile yobazlık, hırsızlık, dolandırıcılık; yalananın, kavganın, tecavüzün, her türlü melanetin yoğun olduğu haritalar üst üste çakışıyor. Kör müsünüz?
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Özgürlük ve insan haklarını sözde benimsemişler; basına bakıyorsunuz satılık; doğruyu yazan yok gibi; halka bakıyorsunuz tapınaklardan çıkmıyor, zamanının çoğunu ibadetle geçiriyor; sanata düşmanlar; eğitim düzeyi düşük; bilime, ilime, sanata hiç mi hiç katkıları yok; sadece doğal gaz ve petrol gelirlerinden elde ettikleri dolarlar üzerinde magandaca yüzüyorlar. Halk, bunca gelire karşın fakir; terör, cinayet, gasp, irtikâp, yandaşlık, yalakalık, hukuksuzluk diz boyu.
Bu Yusufları düşünün! Kumar kuyusundaki Yusuf'umu! Futbolcu Maradona kadar Resulullah'ın hayatını bilmiyor oğlun! Cinsi sapık, maymunkolik, Jackson Michael denen fahişe kadını sevdiği kadar benim kızım, senin kızın Hz. Hatice'yi, Fatıma Ana'mı tanımıyor!
Ana-babaların, yöneticilerin ve öğretmenlerin çocuklara Teslis, Bakire Meryem, İndralar, Trimurti, Budalar, Muhammed'in göğe yükselmesine dair çağdışı ve akla sığmaz öğretiler yerine, sade gerçekleri, bütün dinlerin herkesçe paylaşılan taraflarını, insandaki tanrısal ruhun metafizik özünü ve kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa başkalarına da öyle davranması gerektiği biçimindeki kılgısal yasayı öğretmeleri seçilmelidir.
Çocukların Hıristiyanlığın korkunçluğuna tabi olmamaları gerektiği konusunda şimdi ikna oldum. Kendi oğlunu ölüme götüren öyküyü yazabilen bir baba kavramı, çocuklara, güzel ve toplumun takdirini kazanan bir şey olarak sunuluyorsa, ne tür bir insan davranışı o çocuklara kınanması gereken davranış olarak sunulabilir ki?
Gerçekte, dinleri hakkında, halkın hiçbir fikri yoktur; din olarak adlandırılan şey, bilinmeyen görüşlere ve sırlara bulaşmış işlere kör bir bağlılıktan başka bir şey değildir. Fiilen, halktan dinini koparmak, ondan hiçbir şey koparmamaktır. Eğer onun batıl fikirlerini sarsmaya ya da yok etmeye erişilmiş olunsaydı, karşılıksız çalışmayan rehberleri hakkındaki tehlikeli güvenleri azaltmaktan ya da yok etmekten ve din bahanesi altında, kendisini çoğu kez pek kötü aşırılıklara yönelten kimselere güvenmemeyi öğretmekten başka bir şey yapılmış olmazdı. Eğitmek ve öğretmek bahanesiyle, din, insanları kötülükte ve cehalette tutar ve en çok ilgileri olan şeyleri öğrenme isteğini bile onlardan koparır.
Bilgi olmadan ahlak da olamaz. Cehalet, erdemi içine koyamayacağınız kadar dayanıksız bir kaptır.
Ana-babaların, yöneticilerin ve öğretmenlerin çocuklara Teslis, Bakire Meryem, İndralar, Trimurti, Budalar, Muhammed'in göğe yükselmesine dair çağdışı ve akla sığmaz öğretiler yerine, sade gerçekleri, bütün dinlerin herkesçe paylaşılan taraflarını, insandaki tanrısal ruhun metafizik özünü ve kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa başkalarına da öyle davranması gerektiği biçimindeki kılgısal yasayı öğretmeleri seçilmelidir.
Eğitim olmadan, eğitimli insanları ciddiye alma gibi korkunç ve ölümcül bir tehlikeyle karşı karşıyayız.
Türkiye'de ahlak düşüklüğü ayyuka çıkmıştır. Ben birçok değişik toplum içinde bulundum, çalıştım, gezdim; ahlak seviyesi Türkiye'deki kadar düşük bir toplum görmedim. Ahlaksızlık özellikle Özal'la birlikte yukarı doğru ivme kazanmış, AKP döneminde adeta dikine yükselişe geçmiştir. Bu toplumun hemen hiçbir değeri kalmamıştır; tek değer, kişilerin ve/veya grupların hak etmedikleri şeylere uzanmak için olabilen her yolu denemesinin en makbul marifet sayılmasıdır. Türkiye rüşvet ve hırsızlıkta Avrupa birincisi, dünya dördüncüsüdür. Dünya ülkeleri arasında cahillik düzeyiyle en ön saflarda yer almakta, dünya üniversiteleri arasında adı anılabilecek ilk 500 arasında hiçbir üniversitesi bulunmamaktadır. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere devleti yönetenlerin hakkında bulunan suç dosyaları nedeniyle dünya birincisidir.
Din tehlikelidir. Çünkü tüm cevapları bilmeyen insanoğlunun yapmayı düşündüğü şeye müsaade eder.
Dili, coğrafyası, tarihi kökeni, ırkı farklı olan yaklaşık 50 küsur İslam ülkesinin ayrıcasız hepsinde hırsızlık, yalan, dolan, rüşvet, kadın ve çocuk istismarı, insan hakları ihlalleri, pislik, düzensizlik, saygısızlık, hukuksuzluk, ilkesizlik, sanat düşmanlığı, başka insanlarla birlikte yaşama durumunda uyumsuzluk en yaygındı ve bir anlamda ortak özellikti.
Ne yazı ki, Türk toplumunda çıkarcılık, yalakalık, yasalara uymazlık, kavgacılık, şiddet, darp, karşısındakinin haklarına tecavüz, dolandırıcılık eylemlerinin hızla artmasını sadece endişe ile izlemekle yetiniyoruz.
Ortadoğu yaşam ve düşünce tarzını bu toplumda yaygınlaştırmak için bu kültürün dilini ve yazısını yaygınlaştırmayı bu açıdan bakınca onların açısından bakınca akıllıca görmek gerekiyor. Din dersinin okullarda yaygınlaştırılması, diyanete 7-8 bakanlığın bütçesi kadar kaynak ayrılması, her köşe başına bir cami yapılması, dini eğitim gören kişilerin öncelikle bir yerlere atanması, türbanın bir çeşit kutsallaştırılması ve siyasi simge yapılması, aslında bu projenin temel öğelerini oluşturmuştu; buna Osmanlıcanın yaygın öğretilmesinin eklenmesini niye yadırgıyoruz ki? Özlem duyduğumuz Arap kültürüne başka nasıl ulaşabiliriz ki? Diyelim ki Osmanlıcayı öğrettik, bu dili kiminle konuşacaklar? Araplar ve Farslar için yetersiz, bugünkü öz Türkçe için ise neredeyse yabancı bir dil gibi uzak duracak.
ODTÜ'de öğretim üyesi olduğum sıralarda, sınav kâğıtlarını verir ve sınıftan çıkardım:'Kopya çekeceksiniz, ancak sizin ahlaksızlığınız yüzünden, kendi ahlakımı bozamam' derdim. Bana göre sınav kadar eğitimin düşmanı bir kurum yoktur.
Bir okumuşum tam 15 sene sürece... Ve okulumu kırmışım, kırılmışım dünümde. Şimdilerde ezbere büyüdüğümü anladım, tekdüze. Bilgilerimi çöpe attığım defterlerimde bıraktım ve soru kâğıtları artık yok önümde, tıpkı sorulan sorulara cevap olamadığı gibi. Verilen cevaplara kayıtsız kalanım. Ben talanım, ortadayım, çevremde bu koca şehir; elimde dumandan ibâret bir zehir, kibirle yıkanan insancıklar ortasında binlerce çocukluğum, çantalarına koymak için bekliyor geleceğini. Ben işte oydum, şimdi buyum! Önümüze bakıp da yönümüzü bulamadık, gözümüzü açıp da yolumuza varamadık, sözümüzü tutup da ileriye adım atamadık, adımızı karaladık ama temize çıkaramadık. Atamıza rüsvâyız, şimdi ben soruyorum sayın hocam; pişman mısın? Gelecek sizin eserinizdir, ezbere nesiller yoldalar; kırmızıda geçtiler. Yeşili beklemeden meydanı boş bulan her hergele mengene oldu, ülkemi yedi âfiyetle beni de. Siz diplomasına imzalarınızı attınız. Şimdi yine soruyorum sayın hocam, pişman mısın? İmzâlarınız ateşe verdi kibritin torpilini ve yandı okul önlükleri. Üniformalarda saklanan büyük teröristleri yarattınız, kararttınız; 25 senedir beklediğim aydınlık geleceğimi, biraz abarttınız!...