Ormana gittim çünkü bilinçli yaşamak istiyordum hayatı tatmak ve yaşamın iliğini özümsemek istiyordum. Yaşam dolu olmayan herşeyi bozguna uğratmak için ve ölüm geldiğinde aslında hiç yaşamamış olduğumu farketmemek için...
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
En sevdiğim kelime "yesari" oldu, içinde birbirini tekrarlamayan, "o", "u", "ö" gibi fonetiği bozuk olanların dışında kalan, ince-kalın-ince olarak ardışık biçimde dizilen sesliler ve onların arasına usulca sokulmuş dili tatlı biçimde tırmalayan "r", ıslık sesi veren "s", söylenişi hançere titreten "y" den oluşan ve başka bir tanesine daha ihtiyaç duyurmayan sessizler bulunmasından ötürü, fonetik bir zenginliği literal bir fazlalığa ihtiyaç duymadan gerçekleştirdiğini hissetmeme ve "solaklık" gibi basit ve somut bir insani özelliği anlam olarak üstüne alıp yüksek bir müzikaliteyle ifade etmekteki sadelik ve yüceliği görmeme bağlı olsa gerek...
Yaşamadan ölmeyin. Yaşayarak ölün. Ölümden söz etmek kötü bir şey ama, ölüm mukadder son. Her faninin kaderinde var İnsan bu dünyaya bir defa geliyor.
Bilim, kendimizi ve birbirimizi kandırmamamız için bir yoldur. Dünya'nın yaşını veya yıldızların uzaklığını ya da yaşamın nasıl evrildiğini öğrenmek... Bunlar ne fark yaratır ki? Bu biraz da, ne kadar büyük bir evrende yaşamak istediğinizle ilgilidir. Kimileri küçük olmasını tercih eder. Bunda bir sorun yok. Anlaşılabilir. Ama ben büyük olmasını isterim. Bütün bu bilgileri kalbime ve aklıma soktuğumda bunlar beni coşturur. Bu duyguyu hissettiğim zaman da bunun gerçek olduğunu, sadece kendi kafamın içinde olup biten bir şey olmadığını bilmek isterim. Çünkü neyin gerçek olduğu önemlidir ve hayal gücümüz Doğa'nın muhteşem gerçekliğinin yanında hiç kalır.
Bir zamanlar sanatın, edebiyatın ve felsefenin amacı varlıkların ve hayatın anlamını açıklamak, dilsiz olan her şeyin sesi olmak, doğaya acılarını anlatması için bir dil vermekti; başka bir deyişle, gerçekliği asıl adıyla çağırmaktı. Bugün doğanın dili koparılmıştır. Bir zamanlar, her sözün, çığlığın ya da jestin içsel bir anlamı olduğuna inanılırdı; bugünse hepsi sıradan bir olay, bir rastlantı olarak görülmektedir.
Hiçbir doğal olay kendi içinde iyi ya da kötü değildir. Üstelik kendi içinde güzel ya da çirkin de değildir. Doğada bu değerler bulunmaz, bilhassa anlam ve amaç da yoktur. Doğa, amaçlar doğrultusunda işlemez.
Senin fıtratına bahşedilen bu dünyada en iyiyi yaşamak ve en iyiyi yaşatmak var. Kur’an da ‘’Ikra’’ dediği zaman al kitabı oku değil kainatı deşifre et çöz; bu da doğayla başlıyor.
Ortaçağ'da insan, doğayı etkileyemediği ve kontrol edemediği için kendine güvenden yoksundu. Bitkisel bir yaratıktı. Tekelsi düzende ise insan, toplumu etkileyemediği ve kontrol edemediği için kendisine güven duyamıyor. İnsanı insan yapan nehrin akışını değiştirmektir; bunun için çaba ve ortak çaba gerekiyor. Ortak çaba başarıya ulaştığı ölçüde insan yükseliyor.
Her eylem bir bilgi akışı ya da radyasyondur. Mutlak cevabı vardır. Dağ çiçekleri bile habercidir. Titreşerek haber verirler, bu, bir haberdir.
Sıkıntı sıktığın zaman patlayan sivilce. Düşünmelisin sivilce, enine boyuna bütünce. Beter eder düşünce. Diz kapakların kanar düşünce, iblis dalga geçer kananla sertçe. Ben baktıkça ağaçlara, kalbimin kuşları konmak ister dallara. Önceden inanırdım ne yazık ki fallara. Onlarla yitirilen sahipsiz yıllara, derken elvedâ; bir dize daha karala.
Elbet bir gün başı dönecek dünyanın dönmekten. Ağzının suyuna batmışlar için henüz saat erken.
Zâten inancımız olmasa, vâr olmanın anlamı anlamsızlıktan başka bir anlama gelir miydi?
Hedefim hayatımın mümkün olduğunca çoğunu doğa içinde geçirmek. Yani onun dışında büyük bir hedefim, hırsım yok. Ne kadar çok günümü, doğa içerisinde farklı ekosistemlerde geçirirsem o kadar iyi. En büyük hedefim de görebildiğim kadar farklı canlı türü görmek. Özellikle de kuşlar. Zaten dünyadaki kuş türlerinin yaklaşık dörtte üçünü doğada kendi ortamlarında gördüm, bu 7 bin 700 türden fazla kuş türü oluyor. Yani en büyük hedefim, yeni kuş türleri görmek, görüntülemek, gitmediğim farklı yerlere gitmek. Bir yandan da bilimsel olarak makalelere çevirip, bunları da halkla paylaşmak. Doğanın mümkün olduğu kadar farklı yerlerini ve canlıların korunmasını sağlamak. Ucu açık hedeflerim var. Her zaman yeni bir tür, korumayı isteyeceğim bir yer olacaktır.