Ölümüm Bahar Olsa, Beynimi yüreğime nasıl haykırsam bu akşam, Bu akşam hiç yaşamamış olsamBir badem çiçeği sürsem şimdi namluya, Beynime sıksam, Ölümüm bahar olsa nasıl anlaşılsam.Ne gökyüzü sarhoş ne akşam Yalnızca türkülerde, Bıçaklanmış bir özlem gibi yaşam.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Güneşin Kapıları Bir badem çiçeği sürsem şimdi namluya, Beynime sıksam, Ölümüm bahar olsa nasıl anlaşılsam.
Bugün ölürsem
Kuşları susturun bugün ölürsem
Bırakın pirinç kafeslerinin parmaklıklarının arasından gözlerini dikip
Annemin ağlamasını izlesinler
Saatlerin dümdüz suratlarını siyah kumaşla örtün
Ve alarmları kapatın
Derenin çamurlu suyunu da susturun
Fısıldayın dereye “O öldü, O öldü” diye
Bugün ölürsem
Yatağımın altındaki kâğıtları
Kömürden yapraklara dönene kadar yakın
Ki ölmüş sesim de sussun
Ve hatıramı utandırmasın
Bugün ölürsem
Kutusundan içmelisiniz sütü büyük bir şehvetle
Alışveriş merkezindeki bütün kör hayaletlerin
Ve kibirli mankenlerin
Ve alışveriş merkezi tanrılarının önünde
Kişneyip çığlık atmalısınız
Sağlam bir patırtı koparmalı
Sıkı bir şamata yapmalısınız orada
Öyle gürültülü olmalı ki
Kuşlar, gökyüzü, yağmur susmalı
Bugün ölürsem çıldırmalı ve özgür olmalısınız
O soğuk yüzlü mankenlere yaklaşıp
Ayakkabılarını çıkarmalı
Ve ayak parmakları var mı diye bakmalısınız
Ve eğer varsa
(Bence keskin olmayan koyu kahve tırnakları da vardır)
Manken eti nasılmış diye
Bir tadına bakmalısınız
Ayakkabılarını öpmelisiniz ve sakar dilinizle emmelisiniz
Bunu da ölmemiş olan alış-verişçi insanların
Ve parfüm standındaki bayanların önünde yapmalısınız
Herkese haykırmalısınız “O öldü, o öldü” diye
Ve benim hayal ettiklerimi yapmalısınız
Markete gidip
Elmalardan sulu ısırıklar alıp
Sonra elmaları geri koymalısınız
Doğru dürüst tanımadığınız insanları tutkuyla öpüp
Başlarını döndürmelisiniz.
Beni anlamalısın. Çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.
İçimde bütün dünya dilleri Konuşur şiirler dolusu, Seni anlatırken dilsiz oluyorum, Neden Tokluk uğruna aç topraklar, Süren biz değil miyiz, Güzellik uğruna çirkin savaşlarVeren biz değil miyiz, Namlular gölgesinde aşklar, Ölümler denizinde dostluklarKuran biz değil miyiz, Demek ki ölüm korkutmuyor artık, Demek ki gelecek yakın,Ha bugün ha yarın Varacak olan biz değil miyiz.
Neyi yaşıyoruz şu anda, Nelerle sığmıyoruz dünyaya, Aşktan Öfkeye geçiriyoruz birdenbire, Sevinçten üzüntülere, Durgunluktan coşkulara koşuyoruz, Coşkulardan Mutsuzluğa gömülüyoruz sessizce Ve yaşıyoruz böylece her yılı, Koskoca bitmez bir saniyede.
Ne olur şimdi sanki, Binsem türkülerin kanatlarına, Uçup yanına konsam, Bir çocuk denli rahat ve sıcak, Başımı dizlerine koysam, Ağlasam ağlasam, Gözlerinde unutsam geçen yılları, Dizlerinde uyuyakalsam .
Yetmiyor yüreğim Yetmiyor gökyüzünü lekeleyen bir bulut olmaya, Yetmiyor yüreğim, Yetmiyor bir çiçeği anılarda bile soldurmaya, Ey çelişkiler yumağı, Artık yolun açık-mutluluğun yakın ola.
Ey ömrünü destan gibi yürüyenlerYaşayan kimdir gerçekte, Ölen kim Yaşarken bile tükenenler mi, Yılgın yılgın düşenler mi, Yoksa çekilip tarihin burçlarına, Bayrak bayrak ölümsüzleşenler mi.
Acı değil yavrucuğum Korku değil bu yaşam, Bir sarsılmaz denge ki yürür, Açlıklar bir gün öfkeyle, Yokluklar bilinçle titreşir, Bu denge yürür, Ağaç yaşlandıkça çürür, Fidan yaşlandıkça büyür.
Dağa, dereye, doğaya kaçmak gerek, Kaçmak istemişiz uzaklara,Kimselere mendil sallamadan,Kimselerle vedalaşmadan, Kurtulmak istemişiz yalnızcaKentlerin o beton tutsaklığından.
Son bir şarkı istiyorum senden, Önce şarkılar dizildi kurşuna, Sonra kahkahalar ve kuşlar, Şimdi bu serseri akşamlarda, O eski şarkılardan, Bir tek nakarat dolaşır yalnızca.
Yokluğunda Geceler midir tükenip tükenip giden, Aylar mı yoksa ay ışığında, Kaç kez birbirine karıştı günler, Kaç kez sustuKaskatı bir sabır oldu yokluğunda.
Baharın bedeli sen mi oldun içindeki sevince canlar kurban, Başka sözüm yoktur sana, Ak bir kâğıt oldun artık sen, Bir yüzünde şiir, Bir yüzünde ferman.
O günden beri de yalnızca, Rüyalarında görebilmişti babasını, Hep duvarlar girmişti araya, Ve dipsiz uçurumlar, Bir türlü kıramamıştı zulmün kapısını.
Ah benim coşkulu çocukluğum, Bir özlemi dindirebiirnek uğruna, Şiir pınarımı susuz koyduğum, Nasıl diner şimdi susuzluğum, Uykusuzluğum nasıl.
Ey her şeye bitti diyenler korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler, ne kırlarda direnen çiçekler, ne kentlerde devleşen öfkeler. Henüz elveda demediler.
Önce şarkılar dizildi kurşuna, Sonra kahkahalar ve kuşlar, Şimdi bu serseri akşamlarda, O eski şarkılardan, Bir tek nakarat dolaşır yalnızca.
Türküler söylerdik hep aynı teldenaynı sesten, aynı yürekten dağlara biz verirdik morluğunu,henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz.