Olumsuzluk öntakısıyla anarheía başsızlık, yani anarşi. Buna karşılık monarşi tek kişinin, oligarşi az kişinin baş olduğu düzenin adı.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Matbuat ve kanalların birinci vazifesi, her şerait altında, halkımızın bilincini dağıtmak, aklını bozmak ve oligarşinin en hasis ve en açgözlü çıkarlarını müdafaa etmektir, burada ölçü tanımadıklarını görüyoruz.
Cumhuriyet monarşiyi, hükümdarlığı reddedecek ve tenkit edecektir; bu kaçınılmazdır. Fakat bizde maalesef bir müddet sonra ölçü kaçırılmıştır.
Ortadoğu'da Batı tarzı demokrasi sistemi işlemez. Siyasi partiler ya bulunmaz, ya da tamamen göstermeliktir. Sivil toplum kuruluşları ise monarşinin seçkinlerinin kontrolündedir.
Oligarşileri zengin ve hükümetleri yoksul olan, demokratik deneyimleri olmayan ülkelerde, siyasal hizipler arasındaki mücadele kaçınılmaz bir şekilde şiddete yol açar.
Bir parlamento, anarşi ve teröre karşı çaresiz kalmışsa kendi kendini "tasfiye" etmiş demektir! Ülkemizde 12 Eylül öncesi durum buydu. Bu yüzden 12 Eylül öncesi Türkiye'sinde anayasal düzenden, temel hak ve özgürlüklerden ve de insan haklarından söz etmenin olanağı yoktu.
Bir ülkede terör varsa, bir ülkede günde yirmiyi aşkın kişi siyasal nedenlerle öldürülüyorsa; iller, ilçeler, mahalle ve köyler silahlı zorbaların egemenliklerine terk ediliyorsa o ülkede demokrasi yoktur. Anayasa düzeni yoktur, yaşam güvencesi yoktur. Yaşam güvencesinin olmadığı yerde de devletin kendisi yok olmuş demektir. 12 Eylül öncesi yaşadığımız ortam böyle bir ortamdı, geçmişi unutmadık! Bu korkunç ortamı duygu, düşünce ve vicdanlarımızda yeniden canlandırıp düşünmek zorundayız...
Önemli bir sözcük: 'Namus.' Kökü Yunancadır: 'Nomos.' 'Yasa' ya da 'din yasası' demek. Yani 'yasa'ya ya da 'din kuralları'na uyanlar 'namuslu' sayılmışlar! Gerçekte 'namussuz' olsalar da... Kimi doğubilimcilere göre 'namus', Arapça sözcük olarak da çok eski. Ve çok çeşitli anlamları içermekte. Bunların içinde 'para' ('dinar') da var. Demek ki, dünyamızın 'paralı' egemenleri de, eskiden beri 'namuslu' sayılmışlar. Bizim bildiğimiz anlamıyla ne denli 'namussuz' olurlarsa olsunlar.
Kemalist Devrim'in özü, felsefe olarak Tanrı egemenliğine dayanan bir monarşiden, halk egemenliğine dayanan bir cumhuriyete geçilmesi; iç siyaset amacı olarak monarşik iktidarın 'kaderci kulları' yerine çağdaş bir cumhuriyetin 'onurlu vatandaşlarını' oluşturmak; dış siyaset amacı olarak da 'tam bağımsızlıktan kesinlikle ödün vermeden', karşılıklı çıkar temeline dayanan eşitlikçi ilişkiler kurmaktı. Tüm Kemalist devrimler aslında bu amaçlara yöneliktir.
Bütün evrende her şeyin yaratıcısı ve efendisi olan bir Tanrı vardır... İnsan topluluğunun en iyi yönetim biçimi de tek bir kişi tarafından yönetilenidir.
İlk öğretmen, ilk bilgi veren insan annedir. Buradan hareketle eskilerimiz anneye 'öğreten, terbiye eden' anlamında 'mürebbiye' derlerdi; mürebbiye ile Rabb aynı kökten sözcüklerdir.
1744'te Alman biyolog Albrecht von Haller evrim terimini, embriyonların, yumurta ya da sperm içinde önceden oluşmuş insancıklardan geliştiğini (ve bugün ne kadar acayip gelse de, bütün gelecek kuşakların Havva'nın yumurtalıklarında ya da Adem'in erbezlerinde Rus matruşkaları gibi iç içe yaratılmış olduğunu-Havva'nın her yumurtasında birer insancık, her insancığın yumurtasında daha küçük birer insancık vs.) söyleyen kuramını belirtmek için kullandı. Epigenez (sıralıoluş) yandaşları ise erişkinin biçimsel karmaşıklığının, başlangıçta biçimsiz olan bir yumurtadan geliştiğine inanıyor ve Haller'in evrim (ya da önoluş) kuramına karşı çıkıyorlardı. Haller terimini dikkatle seçmişti; çünkü Latince'deki evolvere sözcüğü "açılmak, serilmek" anlamına geliyordu; minik insancıklar da başlangıçtaki sıkışık hallerinden açılıyor ve embriyonik gelişmeleri boyunca sadece boyutlarını büyütüyorlardı.
Arapça bir sözcük olan cumhûr esasen ‘’küme, yığın’’ demek. Çöldeki kum tepelerine Araplar cumhur diyor. Bunun çoğulu cemâhir bazen ‘’topluca hareket eden insan kalabalığı’’ anlamında da kullanılıyor.
Kayseri kenti ile Erciyas dağı son yıllarda daha çok ülkücü vatandaşlarımızın cirit attığı yerler olarak anılır oldular. Bilseler herhalde üzülürler: iki yerin de adı Rumca.
Aferin deyimi Zerdüşt dininin 3000 yıllık kutsal metinlerinde "seni kutsuyorum" anlamıyla karşımıza çıkıyor.
Dünyada, cumhuriyetçi erdemin hiçbir şekilde uzlaşmaya varamayacağı üç tür alçaklık vardır: 1) Bunlardan birincisi krallardır. 2) İkincisi krallara uşaklık etmektir. 3) Üçüncüsü de herhangi bir yerde bir efendi ve bir uşak varken, silahları elden bırakmaktır.