Benzer Sözler

Gerçi ahval-i malume sebebiyle dinime, vatanıma, milletime arzu ettiğim kadar hizmet etmeye vakit ve imkan bulamadım ise de, asla ihanet etmedim. Vakıa sizin mütalaat-ı saiyyenizi kabul edip Anadolu'ya gidemedim... Şimdi burada zelilane ve sefilane kalmaktan ise, Anadolu'da at sırtında olmalıydık. Zaten ecdadımızın taşıdıkları sarıklar, kendi kefenleriydi. Fakat ne yapalım. Bu fikri, Anadolu'ya gidip ordunun başına geçmem lüzumunu dünürüm bulunan Sadrazam Tevfik Paşa'ya açtığım zaman, büyük bir muhalefete uğramıştım. 'Böyle bir avantüre giremezsiniz' dedi. Hatta her kalbe göre şekil alan Sadr-ı Esbak İzzet Paşa ve Ali Rıza Paşa biçarelerini üzerime sevk etti... Hayli mücadele ettim. Nihayet mağlub oldum... Çünkü bana dediler ki; "Mustafa Kemal Paşa ile muhabere ve mukabele ettik. Ba'de'z-zafer zat-ı hümayunlarına her halde bey'at edecektir. Onun istemediği yalnız Damat Ferid Paşa'dır. Galip gelirse galebe nam-ı hümayunlarına, huda ne-kerde mağlup olursa kendi hesabınadır. Vaktiyle Enver, Tal'at mağlub oldular. Hatalarını tashih için zat-ı hümayunları düvel-i galibe ile şimdi mücahede ediyorsunuz. Allah göstermesin, Anadolu'da zat-ı şahaneleri mağlub olurlarsa vaziyeti kim kurtarır?"

Yaverlerimden Tuğgeneral Mustafa Kemal Paşa'ya! Dünya Savaşı'nın müttefikler tarafından kaybedilmesi üzerine ortaya çıkan siyasi durum ceddimin toprağını, hilafet ve saltanat makamını zor ve tehlikeli bir sahaya sürüklediğinden hükümetimin kararı uyarınca tayin olunduğunuz bölgede düzenin sağlanmasının, razı olmayacağım durumların ortaya çıkmasının önlenmesinin, saldırıların defedilmesi için hep birlikte ve elden geldiğince çalışıp gayret gösterilmesinin, milletimin dokunulmazlığının sağlamlaştırılması ve ülkemin saldırgan ellerden kurtarılması için tek bir vücud olarak hareket edilmesinin hükümdarlara mahsus selamımla beraber askere, memurlara ve ahaliye tebliğini emrettim. 14 Mayıs 1919. Mehmed Vahideddin

Gerçi ahval-i malume sebebiyle dinime, vatanıma, milletime arzu ettiğim kadar hizmet etmeye vakit ve imkan bulamadım ise de, asla ihanet etmedim. Vakıa sizin mütalaat-ı saiyyenizi kabul edip Anadolu'ya gidemedim... Şimdi burada zelilane ve sefilane kalmaktan ise, Anadolu'da at sırtında olmalıydık. Zaten ecdadımızın taşıdıkları sarıklar, kendi kefenleriydi. Fakat ne yapalım. Bu fikri, Anadolu'ya gidip ordunun başına geçmem lüzumunu dünürüm bulunan Sadrazam Tevfik Paşa'ya açtığım zaman, büyük bir muhalefete uğramıştım. 'Böyle bir avantüre giremezsiniz' dedi. Hatta her kalbe göre şekil alan Sadr-ı Esbak İzzet Paşa ve Ali Rıza Paşa biçarelerini üzerime sevk etti... Hayli mücadele ettim. Nihayet mağlub oldum... Çünkü bana dediler ki; "Mustafa Kemal Paşa ile muhabere ve mukabele ettik. Ba'de'z-zafer zat-ı hümayunlarına her halde bey'at edecektir. Onun istemediği yalnız Damat Ferid Paşa'dır. Galip gelirse galebe nam-ı hümayunlarına, huda ne-kerde mağlup olursa kendi hesabınadır. Vaktiyle Enver, Tal'at mağlub oldular. Hatalarını tashih için zat-ı hümayunları düvel-i galibe ile şimdi mücahede ediyorsunuz. Allah göstermesin, Anadolu'da zat-ı şahaneleri mağlub olurlarsa vaziyeti kim kurtarır?"

Senin dilinin deydiği masum sayısı kaçtır? Abesle iştigâlim pektir... Kötek sana haktır; köpeklerin bile vefâsı seninkisi yanında yeğdir... Muşamba dudaklarınızı yırtmak geliyor içimden ve aklım gidiyor başımdan... Bu sabırsızlığımı sabırla tanıştırmalıyım, hasretleri gönlüme alıştırmalıyım; ben daha ne kadar hendekli yollar aşmalıyım?

Yaverlerimden Tuğgeneral Mustafa Kemal Paşa'ya!, Dünya Savaşı'nın müttefikler tarafından kaybedilmesi üzerine ortaya çıkan siyasi durum ceddimin toprağını, hilafet ve saltanat makamını zor ve tehlikeli bir sahaya sürüklediğinden hükümetimin kararı uyarınca tayin olunduğunuz bölgede düzenin sağlanmasının, razı olmayacağım durumların ortaya çıkmasının önlenmesinin, saldırıların defedilmesi için hep birlikte ve elden geldiğince çalışıp gayret gösterilmesinin, milletimin dokunulmazlığının sağlamlaştırılması ve ülkemin saldırgan ellerden kurtarılması için tek bir vücud olarak hareket edilmesinin hükümdarlara mahsus selamımla beraber askere, memurlara ve ahaliye tebliğini emrettim. 14 Mayıs 1919. Mehmed Vahideddin

...Facialara kalkan olamadım ise de; siper sâika (paratoner) vazifesi gördüm... Bütün musibetleri üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanıma ve milletine hıyanet edenlerin aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum...

Korkak, bir gün hain olacak . Hain, yalnızca kötü insan değildir; kötü’dür, ancak aynı zamanda korkak. Her kötü hain değildir; her hain mutlak korkak. Aramızdaki korkak, bir gün mutlak hain olacak. En büyük korkak, yaşamaktan korkandır; en büyük hain yaşamaktan korkandan çıkacak.

Taş’ın ahlakı yok. Hareket etmiyor. Faşizm ahlaksızlık’tır; hareketsizlik peşinde koşuyor. Faşizm, tarihin kaydettiği önceki dikta uygulamalarından, korkudan kaynaklanmasıyla ayrılıyor. Faşizmin terörü, kendisi terörize olmuş bir sınıfın, acımasızlık uygulamasıdır; faşizm, kendi içinde çelişkilerini erteleyerek hızını arttırmış bir iktidarın, iktidarını sallamış olanların hareketsizliğe boğma girişimi oluyor. Korkunun hareketsizliği doğurması en çok faşizmde var. Hain, korkak’tan çıkıyor; faşizm bir iç ihanet oluyor. Faşizm, egemen sınıfın kendi içinde ve birbirine karşı ihanetine dayanıyor.

Liste
Yükleniyor…