Müslümanlar akıllarını başlarına toplasınlar. "Kuran-ı Kerim'e inanıyorum." demek yetmez. Kuran'a tamı tamına güveneceksin. Yani "Allah ne demişse o'dur." diyebileceksin. Diyemiyorsan sen boşuna söylüyorsun. Kuran diye bir kitap olduğunu zaten yeryüzünde bilmeyen yok. Sen de onlardan bir tanesi olursun. "Ben inanıyorum." demekle olmaz. İnandığını her şeyle göstermen lazım.
- Henüz kategori yok.
-
Aleyna Solaker'den 'Güller ve Günahlar' Rolü ve Kadın …08.11.2025
-
Altınkılıç, Kenan ve Zayn Sofuoğlu ile Sağlıklı Yaşam …08.11.2025
-
Chelsea ve Wolverhampton Karşı Karşıya: Liam Delap ve …08.11.2025
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
-
Chelsea - Wolverhampton Maçı Öncesi Sakatlıklar ve Enz…08.11.2025
-
Le Havre-Nantes Karşılaşması: Erken Gol ve Kaleci Carl…08.11.2025
-
Rhein Derbisi'nde Mönchengladbach, Köln'ü Üç Golle Geç…08.11.2025
-
Dilek Kaya İmamoğlu'ndan Ekrem İmamoğlu Vurgusu ve İBB…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Müslümanlar akıllarını başlarına toplasınlar. "Kuran-ı Kerim'e inanıyorum." demek yetmez. Kuran'a tamı tamına güveneceksin. Yani "Allah ne demişse o'dur." diyebileceksin. Diyemiyorsan sen boşuna söylüyorsun. Kuran diye bir kitap olduğunu zaten yeryüzünde bilmeyen yok. Sen de onlardan bir tanesi olursun. "Ben inanıyorum." demekle olmaz. İnandığını her şeyle göstermen lazım.
İlahi bir desteğe güveniyorum; ihtiyacımız olan her şeyi doğru zamanda hiç güçlük çekmeden daima aldık. Ben çalışmalarımızın Tanrı’nın koruyuculuğunun bir parçası olduğuna inanıyorum.
Attığın her adımda, uğruna yola çıktığın her davanın sonunda ne olabileceğini düşünmeden ilerlemeye devam etmelisin. Yalnız olması gerekenler oluyor ve olacak. Olmadıysa da henüz, olacaktır nasılsa…
Müslüman olmak, Allah'ın rızasına teslim olmaktır. Allah'ın kitabındaki gerçeği olduğu gibi kabul etmek zorundasınız. Ama bunu kabul etmemekte serbestsiniz. Kabul ettiğinizde uymak zorundasınız. Kuran'da, "O iffetli kadınlara söyle, başörtülerini, göğüslerinin üstüne doğru indirsinler" diyor. Bir insan Müslümanım diyorsa, örtünmek zorundadır. Değilse örtünmek zorunda değildir. (Yıl: 1992.)
Müslümanlar isimlerinden başka her şeylerini kaybetmiş vaziyetteler maalesef. O isimleri belki bir işe yarar. "Bu dinin kaynakları nelerdir?" deyip bir gün Kuran-ı Kerim'e bakma ihtiyacı duyarlarsa hem kendilerini kurtarmış olurlar hem de dünyayı kurtarma imkanları ellerine geçmiş olur.
Müslümanlar isimlerinden başka her şeylerini kaybetmiş vaziyetteler maalesef. O isimleri belki bir işe yarar. "Bu dinin kaynakları nelerdir?" deyip bir gün Kuran-ı Kerim'e bakma ihtiyacı duyarlarsa hem kendilerini kurtarmış olurlar hem de dünyayı kurtarma imkanları ellerine geçmiş olur.
Yüksek komutanlar, tüsiad ve Deniz Baykal, akepe'yi çağırdılar. Kuran, İsrael ve Amerika'dır. Bunları çok önceden haber vermiş olduğum ortadadır.
Ortaçağ'da insan, doğayı etkileyemediği ve kontrol edemediği için kendine güvenden yoksundu. Bitkisel bir yaratıktı. Tekelsi düzende ise insan, toplumu etkileyemediği ve kontrol edemediği için kendisine güven duyamıyor. İnsanı insan yapan nehrin akışını değiştirmektir; bunun için çaba ve ortak çaba gerekiyor. Ortak çaba başarıya ulaştığı ölçüde insan yükseliyor.
Burjuvazinin yükseliş döneminde, insan teorisinde, temel çizgilerden birisi güvendir. Bugün tüm 'insanın' temel rengi güvensizlik oluyor.
Kendinize güveniniz. Yolunuza güveniniz. Çünkü şimdi tarihimizin yolumuzun en güvenli dönemindeyiz. Bu otuz yıllık savaşta ateşin çemberinden saflaşarak geliyoruz. Saflaştık; kamyonları, fadimeleri çatlatan bir saflıktır. Bu çatlaktan fışkıran ise sadece doğruluğumuz ve savaşımızın haklılığıdır. Yoldaşlarımız, bütün çatlaklardan fışkıran gerçekler, sadece ve sadece, bizlerin, doğruluğunu kanıtlamaktadırlar.
Bu savaş dolu iki yüz yılımızın son otuz yılı, en zorlu ve en kanlısıdır. Otuz yıldır, topraklarımızı bir Amerikan sömürgesi haline getirmek isteyenlere, rejimimizi, birtekelli polis devletine çevirmek isteyenlere, ülkemizin her metrekaresine bir demir perde çekmek isteyenlere, evrenin en erişilmez süsü olan insan başını bir örümcek ağına dönüştürmek isteyenlere, aklın egemenliğini yıkıp cinleri akıl tahtına oturtmak isteyenlere, bu Orta Çağ cephesine karşı, savaşıyoruz. Kayıplarımız çoktur. Fakat bu savaşın bu aşamasında güvenimiz en çoktur.
Teorik plana gelirsek, bu açılımlarımla, bir alt üst olma ortaya çıkmaktadır. Müslümanlar, Tanzimat'a karşıdırlar, peki neden, İkinci Mahmut, orduyu lağvettikten sonra, yeniçerilik ve dolayısıyla Bektaşilik ile iç içe, kaynaşmış, zengin Yahudilerin boynunu vurduğu için mi? İbraniyet, İkinci Mahmut ile birlikte, Türkiye'de Yahudi siyasal gücünün kırıldığını yazmaktadır. Kırılmıştır. En zenginleri ve bu arada Filistin Yahudilerine yardım komiteleri başkanları boğulmuştur. Şimdi açıklık budur. Peki Müslümanlar, neden İsmet Paşa'ya kızarlar? İsmet Paşa karşıtlığını da bir Sabetayist sendrom sayabilir miyiz? İlahiyat Fakültesi'ni açan odur, uygulayamadığı Varlık Vergisini çıkaran da odur. Çok sert toprak reformu tasarısına kim karşı çıktı, C. Oral ile E. Sazak, her ikisi de İbrani asıllı büyük toprak ağası idiler. Öyleyse yeniden bakmak durumundayız. İslamcı düşüncede şu vardır: Abdülhamit Siyonistlere yüz vermedi. Hayır, benim bilgilerim bunu göstermiyor.
Üç ihaneti yaşıyoruz. Bir, kemalistlerin kemalizme ihanetidir. İki, müslümanların islama ihanet tarihindeyiz. Üç, meslek ve/veya kariyer sahiplerinin mesleklerine ihanetini görüyoruz.