Gördüğünüz gibi çocuklar, doğada her şey titreyerek ses veriyor. Ama siz insansınız. Her ne olursa olsun, siz titremeyin.

Unutmayalım ki cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan, insanın böyle bir toplumda “mezar taşı” gibi susmamasıdır.

Herkese aykırı gelir, alaya alınır, saçma bir yenilik sayılır diye insanlığın acı gerçeklerini ortaya atmamak korkaklık ya da kötü bir sıkılganlıktır.

Korkaklar; köleliğin sükunetini, özgürlüğün fırtınalı denizlerine tercih ederler.

O büyük an korkakları horlayarak geri iter ve yeryüzünün bir başka tanrıları olan yüreklileri ise, ateşli kolları arasına alıp gökyüzüne, yiğitlerin yanına götürür.

Tiranlıklar, inançlarını hayata geçirme cesaretine sahip olmayan çekingen adamlar tarafından sürdürülür.

Şans ödleğin tarafında değildir.

Altın ateşle sınanır, cesur adam şanssızlıkla.

Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür.

Hayattaki görevimiz başarılı olmak değil, cesaretimizi yitirmeden başarısız olmayı sürdürmektir.

Zor bir durumdan çıkmanın en iyi yolu, içinden geçmektir.

Cesaretin en büyük denemesi, mağlubiyeti üzülmeden kabul etmektir.

Bir kahraman, sıradan bir insandan daha cesur değildir. Cesareti sadece beş dakika daha uzun sürer.

Tehlike burada değil, zihinsel korkaklıkta, önyargılı olmada ve yarım yamalak önlemlerle yetinmededir.

Kendi doğrularınıza inanırken, başka doğruları görebilme cesaretiniz yoksa, bu korkaklıktır.

Felaketlerin üstünde dimdik oturan insan soylu ve cesurdur.

Çekingen, ürkek ve korkaklar için her şey imkansızdır, çünkü her şeyi imkansız zannederler.

Askerliğin ilk sıfatı yorgunluğa tahammüldeki sebattır; cesaret ancak ikinci sıfatıdır.

Acı çekmek, ölmekten daha çok cesaret ister.

Düşmandan yüz çevirmek korkaklıktır. Benim ikbalim yücedir. Talihsizlik ise düşmanın nasibidir.