Kafan uydurma şeylerle dolu; bu nedenle orada gerçeklere yer yok.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Cehâlet sorunu çözmeye, aklı ikna etmeye değil karıştırmaya, duyguları tatmin etmeye yarar.
Doğrudur; kitap okumak karın doyurmuyor. Ancak karnı tok, beyni boş adamlardan çektiğimiz kadar hiç kimseden çekmedik!
Eğer yanılsamaya ihtiyaç fazlaysa cehalete çok büyük miktarda zeka yatırımı yapılabilir.
Doğa, insana aklını kullanmasını ve rehberi yapmasını söyler; din ise insan aklının yozlaşmış olduğunu, güvenilmez bir rehber olduğunu ve hilekâr bir Tanrı tarafından yaratıklarına yoldan çıkmaları için rehberlik yapmak üzere verilmiş olduğunu öğretir. Doğa insana aydınlanmasını, gerçeğin peşinden gitmesini, kendini sorumlulukları hakkında eğitmesini söyler; din hiçbir şeyi araştırmamasından, cehalet içinde yaşamasından, gerçekten korkmasından memnun olur; insan ve hakkında hiçbir zaman herhangi bir bilgi sahibi olamayacağı varlık arasında mevcut olandan daha önemli bir ilişki olmadığına insanı ikna eder.
Ne yazık mutsuz insan yüreğine! Ne yazık Düşten yoksun insan kafasına Akıl yoksunluğundan doğar temelsiz korkular Alt edilebilir bunlar ancak... Akıl erdirmekle doğanın işleyişine ve yapısına.
Çocukların karanlıkta ürpermesi ve her şeyden korkması gibi biz de bazen ışıkta çocukların karanlıkta dehşete kapıldıkları ve hayallerinde gerçekleşmesini bekledikleri şeylerden daha fazla korkarız. Bu korku ve ondan doğan karanlık; güneşin ışınları ve günün aydınlığının parıldaması ile değil doğa yasasının görünüşü ile def edilebilir.
Kimi kötü durumlarda, gerçeği öğrenmektense aldanmış kalmak bir mutluluk sayılır.
Esasında hayatta iki şey vardır: Bilim ve şahsi düşünceler. İlki bilgiye yol açar, ikincisi cehalete.
Gerçeğe ulaştığını sanan, gerçeğe ulaşmış değildir. Gerçeğe ulaştığını sanan, yalnızca gerçekten uzaklaşmıştır.
Aslında öğrenirken, daha temelde yanlışlık yapıyoruz. Bildiğimizi sandığımız çoğu temel ve basit bilgiyi bile, doğru olarak bilmediğimizi görebiliriz şöyle bir kendimizi yoklarsak. Bizim asıl trajedimiz her şeyi bildiğimizi düşünürken, aslında daha alfabelik çocuk olduğumuzu fark edemememizden kaynaklanmaktadır. Bildiğimizi düşündüğümüz temel bilgiler eğer doğru kurulmazsa, onun üzerine eklediğimiz bilgiler de sağlam temeller üzerine oturmayacak ve eklektik olarak kalacaktır. "Ben bunu biliyorum." diyerek o bilgiyi bildiğimizi farz ediyor ve bir daha ona geri dönmüyoruz. İşte ana yanılsamamız, çeşitli konular arasında diyalektik bir ilişki kuramayışımızdan geliyor. Bunun sonucu ise sorgulamaktan kaçmamız oluyor. Sorgulamaktan kaçtığımız gibi, sorgulayanları da engellemek istiyoruz. Çünkü aslında kendi bilgimize, ya da inancımıza, düşüncemize güvenimiz yok. Einstein'ın dediği gibi, "Evrendeki en büyük ziyan sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir." Hepsi çürük temeller üzerinde yükseliyor. Kendi inancını, ideolojisini, dünya görüşünü tam olarak ortaya koyabilecek kaç tane insan vardır? Şu bir gerçek ki, bu tür insanların sayısı çok azdır. Bu psikolojik deneylerle kanıtlanmıştır. Çünkü insanların çoğu bilmeden inanırlar. Ta ki bir gün bilgi evimiz kafamızın üzerine çökene dek böyle de gidecek.
Demokrasiyi laisizmin temeli saymak, hem cehalet ve hem de aptallık oluyor. Çünkü devrimler laisizmi getiriyor, 'demokrasi', pek çok 'şeyi' ve bu arada akıl düzenini bozuyor.
Manzarayı bilir misin hiç görmediğin yerlerdeki? Bilmeden konuşmak aptallık değil de ne ki peki?
İnsanoğlu hakikati ve saadeti hiç bulamaz, velâkin bu hakikat ve saadet yolunda yürümeye yardımcı bir şey vardır. Bu karanlıkta fenere benzer, buna maarif, bilgi denir. Maarif insanın fikrini çok eder, aklını keskin eder, zekâsını çoğaltır.
Ve hele onu (Turan Dursun), şeriat sorunları konusundaki derin bilgisiyle ve her sorunu akıl kıstasına vuran maharetiyle, bir yandan çevresini etkilerken, diğer yandan "bilgili" geçinen nice din adamlarını (ki aralarında "profesör" ya da "doçent" unvanına sahip olanlar vardır) alt edip, foyalarını ortaya vurabilir görmekten her zaman için zevk duymuşumdur. Şunu belirtmek gerekir ki, şeriatla ilgili olarak yazdığı her şey, her bir din adamına ibret verici bir ders niteliğindedir.