İstedim ki deniz gibi olsun. Hem sığ hem derin olsun. Sanmayın başkadır niyetim, sadece kucaklamak istedim.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Benim babam denizciydi, kaptandı. Ben de dalgıcım. "Mavi"yi de suyun altında yaptım. Dalmayan birine nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama 35 metrede rahatlıyorsun, gözünün önüne bir sürü şey geliyor. Ben de derinleri seven bir adamım. Sığlıklar da bir yere kadardır. Sonunda beni ifade etmez.
Türk aydını, Türk tarihinin ürünüdür (*). Türk tarihsel eyleminin çocuk kalmış çocuğudur. Bu haliyle hem sevgi kaynağıdır, hem endişe. Güzelliği çocukluğundadır; hep sevilmeli. Endişe verici yanı ise hep çocuk kalmasında. Çocuk ne kadar güzelse, çocuk en büyük sevgilerin objesi olsa da, çocuğun hep çocuk kalması sürekli bir üzüntü ve endişe kaynağıdır. Türk aydımnın hep çocuk kalması ise, başka nedenlerle birlikte ancak pek önemli olarak, Türk aydınının düşün ile eylem orasında bir kimyasal bileşim kuramamasından kaynaklanıyor. Çok büyük bir doğallıkla; aydın bir düşünsel sığlıkta büyüyemez.
Türk aydınını düşüncelerinin bir fonksiyonu olmak yerine, Türk eyleminin hep çocuk kalmış bir çocuğu olarak ele almak, bir yöntem farklılaştırmasıdır. Ve Türk aydınını ciddiye almanın tek yöntemi de budur. Düşüncelerin bir forksiyonu olarak Türk aydını, her zaman seçici, ancak daima cılız bir kopya ve daima bir mediocre'dır. Türk aydını, düşüncenin önemini hep kavradı. Ancak Türk aydını için düşünce, fetvacı geleneğin bir birikimi olabilir, hep belli ve çok uzun dönemli olmayan eylem programlarının bir süsü veya bir örtüsü oldu. Türk aydını bugüne dek eylem ile düşünce arasında kimyasal bir bileşim ihtiyacına çok uzak kaldı, ya da çok az yaklaştı. Düşünce, Türk aydını için ve bir eğilim olarak, eylemin aktörlerini harekete getiren bir kuvvet yerine, tarihsel içgüdülerle sahnelenen eylemlerin güzellik örtüsü, daha başka bir deyişle, bir şal olduğu için, Türk aydınının çeşitli düşün akımları karşısındaki tutumu deneyimli bir kabzımalın toptan sebze piyasasındaki davranışını hatırlatır. Hep seçici kalır, ilgisi hiçbir zaman derinlemesine olmaz.
Gezi eylemlerinde gördüğüm tüm tavır yönetimi devirmek adına. Ne bir ağaç, ne bir park söz konusu. Durum böyle olunca içtenlik kalmıyor.
Yarım yüzyıldır olup bitenden anlaşılan şu ki Türk siyasetinde yön tayin edici gibi görünen yaklaşımları benimseyenler gerçekte yön saptırıcı bir güce mahsus gizli niyetin kurbanı olmuşlardır. Bağlanmanın kıymetini bilmeyenler Sosyalizmle, İslâmcılıkla, Türkçülükle gemlendikleri hissiyle hareket ederek onlara çözüldükleri, koptukları takdirde dünyalığa kavuşabileceklerini vadeden beynelmilel iktidarın sultası altına girmişlerdir.
İnsanlar bilgisizlikleri sebebiyle cezaya müstahaktır. Bilgisizlik ancak istikamette gösterilen sebat sebebiyle bağışlanabilir. Nereye gideceğini bilmeyeni bağışlamanın mümkünü yoktur. Kimi ki gideceği yerin neresi olduğunu gayet sarih bir şekilde bilmektedir ve lakin oraya hangi yoldan, hangi vasıtayla ve ne vakit gideceği hakkında malumat noksanlığı çekmektedir, işte onun sergilediği yetersizlik bağışlanabilir ve cezası ertelenebilir. Hatta bir insanın yola çıkma niyeti tereddüde mahal vermeyecek kesinlikte ise onun nasıl, neyle, ne zaman gideceğini bilmemesi tedbirli olduğunun yani yolculuğu en az zararla nihayete erdirme iradesinin göstergesi gibi yorumlanabilir.
Ben acılar denizinde boğulmuşum İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni, Duyarım yosunların benim için ağladıklarını.
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni, Duyarım yosunların benim için ağladıklarını.
Her şey niyetle başlıyor. Eğer niyetinizde ihlaslı, samimi iseniz yani sadece Allah rızası için bir şey yapmaya çalışıyorsanız karşılığı da böyle güzel oluyor. Huzur Sokağı sadece hizmet duygusuyla yazılmış bir roman. Ben romancı olayım diye yola çıkmadım. Çok okunsun, insanlar beni tanısın duygularından uzak ellerimi açar yalvarırdım: Allah’ım Huzur Sokağı’nı öyle geniş kitlelere duyur ki bu hakikatler pek çok hidayetlere vesile olsun. İslam’la barışık bir hayat sürsün insanlar. Sen bunu bana göster, diye dua ettim hep.
İbadet etmekten amaç; ezeli ve büyük varlığa gönüllerin yönelmesi ve kapılmasıdır. Yoksa dünya umuruna dalmış bir kalp ile bin sene namaz kılmış, oruç tutmuş olsan, bundan dolayı hiçbir sevap ve mükâfat kazanamazsın.