İnsanlığın kutsal hakları, eski parşömenler veya küflü kayıtlar arasında didik didik aranmamalıdır.
- Henüz kategori yok.
-
Aleyna Solaker'den 'Güller ve Günahlar' Rolü ve Kadın …08.11.2025
-
Altınkılıç, Kenan ve Zayn Sofuoğlu ile Sağlıklı Yaşam …08.11.2025
-
Chelsea ve Wolverhampton Karşı Karşıya: Liam Delap ve …08.11.2025
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
-
Chelsea - Wolverhampton Maçı Öncesi Sakatlıklar ve Enz…08.11.2025
-
Le Havre-Nantes Karşılaşması: Erken Gol ve Kaleci Carl…08.11.2025
-
Rhein Derbisi'nde Mönchengladbach, Köln'ü Üç Golle Geç…08.11.2025
-
Dilek Kaya İmamoğlu'ndan Ekrem İmamoğlu Vurgusu ve İBB…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Haklar elbette beyaz, elit kapitalist bir söylemle başladı. Marks’ın söylediği gibi bu söylem özel bir menfaati sanki genel bir menfaat gibi sunarak kendini gizliyor. İnsan hakları aslında kapitalistlerin haklarıydı.
Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur. Aslı astarı olmayan propagandalara kanmış, aldanmış, neticede yollarını şaşırmış Doğu Türkleridir.
— insanlık tarihine getirdikleri bir düşüncedir: İnsanların, insan oldukları için, yani belirli özellikler ve olanaklar taşıyan bir türün üyeleri oldukları için, bazı hakları olduğu—: görmedikleri, ama görmeleri gereken bir muamele söz konusu olduğu— ve başkalarına böyle bir muamele göstermeleri gerektiği düşüncesidir.
Kesintiye uğramış olan insan haklarının eğitimini, özellikle de etik eğitimini, ülke düzeyinde, kesintisiz sürdürmek gerekiyor.
Dünya problemlerine felsefeyle baktığımızda, hangisine bakarsak bakalım, hepsi, insan haklarıyla ilgili görünüyor.
Beni ilgilendiren hukukun da yönetimin de insan haklarına, açık kavranılmış insan haklarına dayanması.
İnsan haklarından bahseden Batı'nın çocuklar ölürken sessiz kalışı, hayvanı insan, insanı da hayvan görmesinden başka izah edilebilir mi?
İran’da insan haklarını savunan bir kişi doğumdan ölüme kadar korku içinde yaşamak zorundadır ama ben kendi korkumu yenmeyi öğrendim.
İnsan hakları söz konusu olduğunda, kusursuz bir ütopya diye bir şey yoktur ve okulların patronluk taslayan eğitim öğretim üyelerine ihtiyacı yoktur.
Sanayileşmiş toplumun her yerde laik toplum olması da rastlantı değildir. Bu toplum, her insanın bir birey olarak kişilik sahibi olduğu, bu nedenle de insan haklarının tanınıp korunduğu toplumdur. Bu toplumda doğal yeteneklerini geliştirebilmek bireyin ilk hakkı sayılmaktadır. Bunun için bireyleri, başkasının eşit hakkına zarar vermemek koşuluyla, tehlikesi ve zararı da kendisine ait olmak üzere, kendi kendisini istediği gibi yöneltip yönetmekte özgür bırakmak, çağdaş toplumun –deyim yerindeyse- anayasasıdır.
Uluslararası güçlerin takındığı çifte standart da ayrıca üzerinde durulması gereken bir konu. Örneğin bir BM'li diplomatın, 21 Eylül tarihli New York Times'a "Doğu Timor halkının bağımsızlık kararı tarihe malolmuş bir karardır. Bu kararı kimse değiştiremez" şeklinde bir açıklama yaparken; insan hakları sevdalısı(!) Batılı diplomatların ve ülkelerin, Kafkaslar'da yüzyıllardır Rus zulmüne maruz kalan masum halkların bağımsızlıkları için referanduma gitmeleri gerektiğini akıllarının köşesinden bile geçirmemelerini, üstüne üstlük de bu masum, "güçsüz" insanların katledilişlerini seyretmelerini hatta bu insanları her fırsatta "kan emici teröristler" olarak takdim etmelerini neyle ve nasıl açıklamalı acaba?
Dünyada Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeler içinde bağımsızlık, özgürlük, ulusal egemenlik, uygarlık ve çağdaşlık konusunda en önde gelen Türkiye’mizin inançlarını en mutlu biçimde yaşayanların ülkesi olduğunu yadsıyamayız. Bu ülkelerden hiçbirisinden demokrasi ve insan hakları Türkiye’deki ölçüde yaşanmamaktadır. Daha anayasası olmayanlar vardır.
Deistler bilmişlerdir ki, Tanrı dışında insanüstü tanıdığınızda bunun arkasından sadece peygamberler değil; evliya, ermişler ve daha bilmem neler insanüstü varlıklara dönüştürülecek birer yedek ilâh halinde insan hayatına musallat edilecektir, edilmiştir. Akıl dışında kutsal tanımanın sonucu ise aklın hayatın dışına itilmesi, onun yerini kutsallaştırılmış birtakım adamların ilhamlarının, rüyalarının alması olacaktır. Tarih, özellikle dinler tarihi deistlerin bu iddialarını (veya öngörülerini) tamamen doğrulamıştır. Ve doğrulamaya devam etmektedir.
Polise taş attıkları için çocuklar tutuklanıyor. Bugünkü yöneticiler işine gelmediği zaman çocukları da hapsediyor. Çocukları hapsetmesinler diye, 'Çocuklar bu işlerle uğraşmayın.' demekten başka bir şey gelmiyor elimden. Ayıp oluyor bu da çok; çocukları küçümsemek oluyor. (...) Benim için çocuk, çocuk değildir, bizim gibi insandır. Ben, 'Çocuklar İnsandır' diye de bir kitap yazdım. Çocukları, çocuk diye bunlar küçümsüyorlar, nefret ediyorum bundan. Çocuklar da küçük görünerek normal insan olamıyorlar. Doğal insan yetişmiyor çocuklar. Böyle bir dünyada savaş da durmuyor.
Gözyaşlarının bir kutsallığı vardır. Zayıflığın değil gücün simgesidirler. Yoğun acının ve tarifsiz sevginin elçisidirler.
İşçilerin davası, her şeyden önce dernek kurma ve grev yapma hakkını gerektirir, öyleyken, bu haklar, onları özgürlüğe kavuşturanların ellerinden ilk aldıkları haklardır.
Temiz demokratım. Ama ortada bir sorun, hatta trajik bir durum var: Ben tekim, yani dünyada benim gibisi yok... Kuzey Amerika'da olanlara bakalım. İşkenceler, evsizler, Guantanamo kampı ve mahkemeye çıkarılmadan tutuklu kalanlar. Avrupa'da olanlara bakalım. Göstericilerin maruz kaldığı sert davranışlar, plastik mermiler. Bir başkentte göz yaşartıcı gaz kullanan polis. Başka bir başkentte öldürülen göstericiler. Eski Sovyet coğrafyasında olanlardan söz etmiyorum bile.