İnsan nüfusunun aşırı artışı hayvanların bir manada cezalandırılmasıdır; Dünya’nın insan türü tarafından böylesine yığınsal bir şekilde işgal edilmesini azaltmamız gerekiyor, böylece diğer canlılar da dünyadaki yaşam alanlarından kendilerine düşen payı alabilirler. Ben burada “insan üstünlükçülüğü” terimini kullanıyorum, tamamen bencil, kaba, ahlâk dışı ve mantıksız bir bakış açısı olup insanların bir şekilde diğer hayvanlardan daha önemli olduğunu ileri süren bir görüş bu. Bu anlamda beyaz üstünlükçülüğü ve Aryan üstünlükçülüğü ile aynı paralelde olduğunu söylememiz gerek.

Benzer Sözler

Rusya'da Yahudi köylerinde vergiler çok daha fazla. Romanya'da bir grup Yahudi nedensiz yere öldürüldü. Almanya'da bazen durduk yere sopaya çekiliyorlar. Avusturya'da üzerlerinde terörizm araştırmaları yapılıyor. Cezayir'de her gün tahrikler kol geziyor. Paris'te sözde en iyi sosyal mekanlara gitmeleri yasaklanırken, kulüplerden kapı dışarı ediliyorlar. Yahudi düşmanlığının bulutları gökyüzünü kapatmış.

Irkçı kafa yapısı deri rengine dayanarak aşağı/üstün hiyerarşisi yaratırken, cinsiyet ayrımcısı mentalite, erkekleri ve kadınları daha yüksek ve daha aşağı varlık sınıflarına ayırır, tür ayrımcısı bakış ise biyolojik süremi insan ve hayvan şeklinde iki zıt gruba ayırarak hayvanları nesneleştirir ve aşağılar. Irkçılığın nefret dolu bir beyaz üstünlükçülüğünden kök salması, cinsiyet ayrımcılığının geri kafalı bir erkek üstünlükçülüğünün ürünü olması gibi, tür ayrımcılığı da şiddet dolu bir insan üstünlükçülüğünün -yani insanların hayvanları istedikleri her türden amaç için kullanma hakkının olduğu sonucunda meydana gelir, daha geniş bakarsak, refahçılığın ahlaki sınırları içinde bu böyledir, ama aslında bunların hepsi resmi Hristiyanlığın ahlaki bavulundan arta kalanlardan başka bir şey değildir.

Elbette hayvanlardan farklıyız; hayır, onlar elbette uzay gemisi yapamazlar, hayır onlar matematikten anlamazlar, hayır tabii ki Shelley gibi romantik şiir yazamazlar. Lanet olsun! Siz bir balina gibi yüzebilir misiniz? Kartal gibi uçabilir misiniz? Bir yarasa gibi işitebilir misiniz? Bir kedi kadar güzel misiniz? Bir kedi kadar güzel kokuyor musunuz? Kimlerin hak sahibi olacağı ve kimlerin hak sahibi olamayacağı, kimlerin topluma dahil olup olamayacağı türünden bir ahlaki evrende kriterimizi akıl olarak belirlemek tamamen saçmadır ve ayrımcılıktan başka bir şey değildir! Eğer zürafalar insan ırkı kadar geri kafalı, kendini beğenmiş ve önyargılı olsaydı en az 2 metrelik boynunuz olmadığı sürece hiçbir hakkınız olmayacaktı. Sizi dirikesimle kestikleri, yiyecek olasınız diye kesip biçtikleri, sırf o kadar uzun bir boynunuz yok diye size her türden işkenceyi yaptıkları böylesine emperyalist bir zürafa dünyasında yaşamak ister miydiniz? İşte bizim ahlaki kodumuz böylesine ayrımcı ve önyargılı.

Kardeşlik söylemi sadece dillerindedir. İşte diyor ya ‘Neyiniz eksik daha, sizin neyiniz eksik.’ Söylemde bile ayrımcılık var. Siz, biz. Bize yani Türk olmayanlara ‘siz’ diyor. Oysa biz bu ülkenin hep birlikte sahipleriyiz. Sen bu ülkenin temel halklarına, kültürlerine nasıl ‘siz’ diye hitap edersin? Ülkeyi kendi malları, mülkleri gibi görüyorlar. Biz ülkenin sahibiyiz diyorlar, sizin daha neyiniz eksik? Ben söyleyeyim, çok şükür hiçbir eksiğimiz yok. Çok şükür ki senden yana hiçbir beklentimiz yok. Vicdan olarak, insani değerlere bağlılık olarak senden daha fazlamız var, eksiğimiz yok.

Bugün, utanç duvarlarının yıkıldığı, insanın insana baskısının reddedildiği ve “insanlar kendilerini ne hissederlerse odurlar” ilkesinin kabul edildiği dünyamızda ne ırk ayrımcılığının yeri vardır ne de yönetimler toplumların ulusal kimliklerini değiştirmeye muktedirdirler. Aksini düşünenler hüsrana uğramaya mahkûmdurlar.

Liste
Yükleniyor…