İçimden geldiği için yazıyorum! Başkaları gibi normal bir iş yapamadığım için yazıyorum. Benim yazdığım gibi kitaplar yazılsın da okuyayım diye yazıyorum. Hepinize, herkese çok çok kızdığım için yazıyorum. Bir odada bütün gün oturup yazmak çok hoşuma gittiği için yazıyorum. Ben, ötekiler, hepimiz, bizler İstanbul’da, Türkiye’de nasıl bir hayat yaşadık, yaşıyoruz, bütün dünya bilsin diye yazıyorum. Kâğıdın, kalemin, mürekkebin kokusunu sevdiğim için yazıyorum. Edebiyata, roman sanatına her şeyden çok inandığım için yazıyorum. Bir alışkanlık ve tutku olduğu için yazıyorum. Unutulmaktan korktuğum için yazıyorum. Getirdiği ün ve ilgiden hoşlandığım için yazıyorum. Yalnız kalmak için yazıyorum. Hepinize, herkese neden o kadar çok çok kızdığımı belki anlarım diye yazıyorum. Okunmaktan hoşlandığım için yazıyorum. Bir kere başladığım şu romanı, bu yazıyı, şu sayfayı artık bitireyim diye yazıyorum. Herkes benden bunu bekliyor diye yazıyorum. Kütüphanelerin ölümsüzlüğüne ve kitaplarımın raflarda duruşuna çocukça inandığım için yazıyorum.

Benzer Sözler

On altı yaşımdayken birdenbire sözcüklerin salt tadını, başka deyişle, sözcüklerin sesleriyle çağrışımlarını keşfettim … Para kazanmak gereksinimini bir yana bırakırsak, düzyazı için gerekli olan en az dört ana yazma nedeni (salt bencillik, estetik merak, tarihsel dürtü, siyasal amaç) olduğunu sanıyorum. Bunlar her yazarda değişik ölçülerde bulunur ve bu oranlar yazarın içinde yaşadığı çevreye göre zaman zaman değişir.

Makam arabalarna yol ver geçsin, emri vâki olmuş her yolcu. Açılan çenelere çekici ver çaksın, yazılı kuralların kuramları aştı. Parmakları kırılan bu yazar yılmadı, kaç yazar âlim olsan? Amacını yamacında boğarak yok oldu Sezar, dedelerin toprak oldu bak orada mezar... Yalanla savunan dürüstle tanıştı, tekmeyle kovulan kiniyle yarıştı, paradan uzak olan silahla tanıştı, hayatla darılan ölümle barıştı.

Hayatı yaşamak lazım. 'Ne olacak acaba yarın?' diye düşünmeden... Tolstoy'u okumak lazım, Dostoyevski'yi okumak lazım, Yaşar Kemal'i okumak lazım, Orhan Veli'yi, Sait Faik'i bilmek lazım; Erkan Oğur'u dinlemek lazım, dünya müziğiyle etnik müzikle yakınlık kurmak lazım. Hacı Arif'i tanımak lazım, Itri'yi bilmek lazım. Bunlarla yaşadıkça hayatın zenginleşir ve zaten sen kendi hayatını kurarsın o zaman. Benim tavsiye ettiğim hayat budur yeğen!

Ben alkışı çok seviyorum. Bu hastalıktan dolayı oyunculuğa yöneldim. Bir şey yapalım da takdir edilsin derken oyuncu oluyorsun. Dolayısıyla haftada iki kez bu kadar alkışlanacağın bir iş var mıdır bilemiyorum. Oysa çocukken uçak mühendisi olmak istiyordum. Enteresan uçaklar yaratmak istiyordum. Bir gün bir şey oynadım, alkışladılar ve hayatım kaydı. Biliyorum ki, insanlar oyundan gülümseyerek çıktıktan sonra eve gidene kadar beni konuşacaklar, bu inanın bana yetiyor.

Neden yazılır? Dünya acılı olduğu için yazılır. Duygular taştığı için yazılır. İnsanın kendi zavallılığından sıyrılması çok güç bir işlemdir. Ama insan bu, bir kez bu zavallılıktan sıyrılmaya görsün, o zaman yaşamı kendi egemenliği altında alabilir. İşte böylesi bir egemenliği bir iki kişiye daha anlatmak için yazılır ya da kendi kendine kanıtlamak için. Çünkü insanın kişisel özgürlüğü, kendi dünyasına egemen olmasıyla başlar. Dünyasına egemen olan insan, acıları coşkuya, bunalımı yaratmaya, sevgisizliği sürekli aşka dönüştürebilir. Ben dünyama egemen olabilmeyi edebiyatla öğrendim.

Liste
Yükleniyor…