Hollywood'u uygun bir şekilde tasvir edecek tek söz vardır - "Gergin".
- Henüz kategori yok.
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
-
Hoffenheim-RB Leipzig Karşılaşması: 'Unbeliebtico' İdd…08.11.2025
-
Yorgun Borussia Dortmund'a Karşı HSV: Fikstür Avantajı…08.11.2025
-
Kastamonu'da Kayıp Anne ve Oğul İçin Kapsamlı Arama: A…08.11.2025
-
Kocaelispor - Galatasaray Rekabetinde Sarı-Kırmızılıla…08.11.2025
-
Kompany Liderliğindeki Bayern, Union Berlin Deplasmanı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Hollywood öyle bir yerdir ki; bir öpücük için size 1000 dolar öderler ama ruhunuzu satın almak için 50 cent verirler. Bunu biliyorum çünkü, ilk teklifi defalarca redederek 50 cente razı oldum.
Eylülist Rejim, 12 Eylül öncesinin tüm değerlerini yasaklamayı temel ilke saydı. Bunların bir bölümünü baskılarla, bir bölümünü, yasalarla, bir bölümünü baskılarla, bir bölümünü tekelci ekonomik zorlamalarla gerçekleştirmeye çalıştı. Edebiyat ve sanatta ise, 12 Eylül öncesinin yaratıları tümden unutturan ve reddeden bir eğilim ortaya çıktı.
Gayri meşru baskı rejimine girmiş olan idarelerin hepsi böyle söylemişlerdir. Siz de öyle diyorsunuz fakat muvaffak olamayacaksınız. Syngman Rhee (Kore eski Cumhurreisi) kurtuldu mu? Üstelik onun ordusu, memuru, polisi elindeydi. Halbuki sizin elinizde ne ordu var, ne memur, ne üniversite, hatta ne de polis... 'Meclis Tahkikatı' önergenizin gerekçesi diyor ki: Memura itimat etmiyoruz, tahkik edeceğiz. Orduya itimat etmiyoruz, tahkik edeceğiz. Bizim görüşümüz ise farklıdır. Baskı tertipçileri bilsinler ki Türk milleti, Kore milletinden daha az haysiyetli değildir.
Üniversite özerkliği, zorbaların kanundan kurtularak üniversitelerde baskı yapmaları yetkisi değildir. Silah taşıyorlar ve onunla veya silahsız kanun dinlemiyorlar, hoca dinlemiyorlar. Çalışmak isteyen öğrenciyi zorla alıkoyuyorlarsa öğrenci adına layık olmayan bu kimseler ister sol irticaın aleti olsunlar, ister sağ irticaın; devlet kuvvetleriyle derhal tesirsiz ve yersiz bırakılmak lazımdır. Yurtlar için de durum budur.
Demokratik rejim istikametinden ayrılıp baskı rejimi haline götürmek tehlikeli bir şeydir. Şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır. Fakat ihtilal bir millet hayatının asla arzu etmeyeceği, çetin ve tehlikeli bir ameliyattır. Çok iyi niyetlerle, vatanperver hislerle ihtilal yaparak idare kuranlar, kurdukları idarenin ertesi gününden itibaren kabus içinde yaşarlar. Böyle giderseniz, sizi ben bile kurtaramam!
Tutucu baskı ve zulüm; aczin ve dünyanın gidişine ayak uydurmamanın alâmetidir.
Diğer “sol” partilere bakın. Başkanlar birer derebeyi gibi “küçük aşiretlerin” başında olmayı, posterlere, otobüslere resimlerini bastırmayı marifet sanıyor . Hayatta kendi gücüyle başaramadığı bir şöhrete sahip olmaktan, partinin sırtına binerek egosunu tatmin etmekten başka bir derdi yok.
Herkes şöhret olmak istiyor. Bana da arkadaşlarım vasıtasıyla birileri ulaşıyor. Onlara ilk şunu soruyorum: 'Şöhret mi olmak istiyorsun, oyuncu mu?' Oyuncu olmak istiyorsan bu çok zorlu bir süreç. Oyuncu dediğin adam 55 yaşından sonra olmaya başlıyor.
Sorunun esası şudur: Ya devrim yolunu seçeceğiz ya da bu düzenin baskılarına, haksızlıklarına boyun eğerek şu ya da bu biçimde teslim olarak yaşamayı seçeceğiz. Bu çeşit bir seçiş, yok olmanın bir biçimidir.
Şu içinde yaşadığımız ortamda, ne yaptığını, daha doğrusu ne yapacağını bilen yegâne devrimci kesim öğrencilerdir. Çünkü somut ve çok geniş bir çalışma alanına sahipler; hem gericilerden hem de okullarında kurulmakta olan karakollardan gelen çifte baskı altında ve kendi gençlik örgütlerinin içinde hazırlanıyorlar. Bu ülkede sosyalist solun bütün yükü ve cefası öğrenci gençliğin omuzlarında olmuştur. Devletin baskı aygıtları da en çok onlardan korkmuş ve var gücüyle üzerlerine çullanmıştır. Geniş eylem birlikleri sağlanmazsa yine öyle olacak gibi görünüyor.
Erdem özgürlüğü gerektirir, bir yükü taşımak aktif bir güç gerektirdiği için. Baskı yönetimi altında erdem bulunmaz ve erdemsiz bir din de bulunmaz. Beni bir kul haline getirirsen böylece ben o şey için uygun olmayan biri haline gelmiş olurum. Egemenlik dahi benim üzerimde, beni doğası seçme ve özgür iradeye dayalı dine yönlendirmek hakkına sahip değildir.