Halay bilmeyen köylü de, dans bilmeyen şehirli de hayatın tadını çıkaramıyordur.
- Henüz kategori yok.
-
Fransa Ligue 1'de Marsilya - Brest Maçı: Kritik Randev…08.11.2025
-
Mevsimlik Lezzetlerle Sonbahar Sofralarına Özel Risott…08.11.2025
-
Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi Hedefi ve Mali Zaferle…08.11.2025
-
Sevilla'dan Tarihi Zafer: 14 Yıllık Hasret Guadalquivi…08.11.2025
-
Suudi Arabistan Pro Lig: Al Fayha - Al Akhdoud Karşıla…08.11.2025
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Okumuş bir İstanbul çocuğu ile bir Anadolu köylüsü arasındaki fark, bir Londralı İngiliz bir Pencaplı Hint arasındaki farktan daha büyüktür.
Kanunu şehirliler yapar, hepsi şehirli olan hâkimler onu tatbik eder, yine hepsi şehirli olan avukatlar izah eder. Böyle olunca, bir köylü hakkını nasıl elde edebilir?
Sözkonusu operaysa, hayatın tadını çıkarmak için Verdi’yi, Puccini’yi ve Mozart’ı tercih edenlerdenim.
Bizim azametli padişahlarımız saray havuzlarında cariyelere göbek attırırlarken Batı'da Büyük Frederik'ler, en ünlü Batılı düşünürlerden, Leibniz'den veya Thomasius'tan, Voltaire'den, Diderot'tan feyiz almakta, bu bilginlerin kültürü ile hal ve hamur olmakta idi.
Dıştan bakılınca tarih, eski günlerden ve devletlerden, eski çağlarda geçen olaylardan haber veren bilim olmaktan öteye geçmez. Ağızdan ağıza geçen sözler, öyküler anlatılır. Anlatılardan özdeyişler çıkarılıp sergilenir. Toplantı yerlerinde kalabalık belirdiği zaman bunlarla eğlendilirilir dinleyenler.
Türkiye ’de şöyle bir sorun var; bir kere eğlence müziği ile bizim yaptığımız gibi daha kültüre dayalı müziği ayıramıyor insanlar.
Türkçedeki en uzun tekerleme belki bu. Bu tarlaya bir şinik kekere mekere ekmişler. Bu tarlaya da bir şinik kekere mekere ekmişler. Bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye boz alaboz başlı pis porsuk dadanmış. Bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye de boz alaboz başlı pis porsuk dadanmış. O tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz alaboz başlı pis porsuk diger tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz alaboz başlı pis porsuğa demiş ki: Sen ne zamandan beri bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz alaboz başlı pis porsuksun? O da ona cevaben: Sen ne zamandan beri o tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz alaboz başlı pis porsuksan, ben de o zamandan beri bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz alaboz başlı pis porsukum, demiş!
Yap elini yumruk. Şeytan kulağına kurşun der gibi vur bakayım kafana iki defa... Ne duydun? "donk donk" di mi?
Eğer, bilmiyorlarsa kabahat kimin? Kabahat, benimdir. Kabahat, ey bu satırları heyecanla okuyacak arkadaş; senindir. Sen ve ben onları, yüzyıllardan beri bu yalçın tabiatın göbeğinde, herkesten, her şeyden ve her türlü yaşamak zevkinden yoksun bir avuç kazazede halinde bırakmışız. Açlık, hastalık ve kimsesizlik bunların etrafını çevirmiştir. Ve cehalet denilen zifiri karanlık içinde, ruhları, her yanından örülü bir zindanda gibi mahpus kalmıştır. Bu zavallı insanlardan, sevgi, şefkat ve insanlık namına artık ne bekleyebiliriz? Bu iklimin çoraklığı, ruhlarını kurutmuştur. Bu ıssızlık ve bu gurbet onlara müthiş bir egoizm dersi vermiştir. Onun için her biri kendi yuvasında bir kunduza dönüşmüştür.
"Eski kafalıyım ve kitap okumanın insanlığın şimdiye kadar tasarladığı en muhteşem eğlence olduğunu düşünüyorum."
Kitle iletişim araçlarının sunduğu şey popüler sanat değil, yemek gibi tüketilmesi, unutulması ve yerine yeni bir yemek konulması amaçlanan eğlencedir.
Bir insanın sağlığını koruması için şu dört hususu dengeli bir şekilde ayarlaması gerekir: çalışma, eğlence, dinlenme ve spor.
Ekmeği elbiseyi işçiler yapıyor, ekini köylüler yetiştiriyorlar, sonra yaptıklarını kendi ürünü değilmiş gibi satın alıyorlar.