Girdik bile. Bakıyoruz. 12. sorunun cevabı... Maalesef Londra. Yıl 1825. İngiltere topraklarındayız. Dün gibi hatırlıyorum. Soğuk bir ilkbahar günü, yıl 1825. İlk hayatımdayım. Bundan önceki ilk yaşamımdayım. Londra sokaklarında su satıyorum. Karşılığında ekmek alıyorum. Bir baktım birileri tuhaf giysilerle yürüyorlar. Böyle ayaklarının altına böyle sivri sivri bir şeyler takmışlar. "Hayrola?" dedim, "Ne oluyor?" Dediler ki koşacağız. "Nerede?" dedim. "Şu arka sokağın orada bir geniş alan var." Koştular. Biz akşamları o sahada futbol oynardık. Olay Londra'da oldu.

Benzer Sözler

Aslında keşke Ferhat Gedik ve Eren Bülbül hayatta olsaydı ve biz bu filmi çekmeseydik. Dolayısıyla buruk başladık ama ‘Bu hikâye tarihe de kalsın’ diyerek içimizi rahatlatıp yolculuğa devam ettik. Aslında hem Gedik’in hem de Bülbül’ün bir kez daha tarihe geçmesi adına bir hareket olduğu için mutluyum, o anlamda umutlu bir film.

Benim ve 16 arkadaşımın parasını versinler. Istakoz bacağı, yengeç, karides yediğimiz yok. Hamsi ucuzken hamsi, palamut ucuzken palamut yeriz. Ağlamıyorum. Allah'ıma, rabbime bin şükür. Hamdolsun. Bizden kötü durumda olanlar da vardır ama ben 83 milyon kişinin tiyatrodan ve televizyondan tanıdığı bildiği ben, bunu hak etmedim.

Liste
Yükleniyor…