Eşini iyi seçemeyen, işini de iyi seçemez.

Bu dünyaya istediğimiz gibi gelmedik, bu dünyadan istediğimiz gibi gidemeyiz.

Hayatımız, onu nasıl bozmayı seçtiğimizden ibarettir.

Seçimden değil, kaderden dolayı maceracıyım.

Ben hayattan yanayım, ölümden değil..

Başınızın içinde beyniniz var, ayakkabılarınızın içinde de ayaklarınız. Kendinizi istediğiniz yöne çevirebilirsiniz.

İnsan, işine, işsiz kalıncaya kadar küfreder.

Yazgı kartları karıştırır, biz de oynarız.

İnsanın bu dünyada yalnızlık ya da bayağılıktan birisini seçmekten başka şansı yoktur.

Mağdur yok, sadece gönüllüler var.

Hayat bize onu nasıl yaşamamız gerektiğini öğretmez. Hikayeler, tecrübelerimizi masallardan Tolstoy’un Savaş ve Barış romanına uzanan geniş bir yelpazede komik, trajik gibi kategorilere göre örgütler. Hayatın ne olduğunu, seçimlerimizin ve eylemlerimizin sonuçlarının ne olabileceğini hikayelerden öğreniriz.

Herkes ama herkes hayatını bir şeyler satarak kazanır.

Yaşamın sırrı sana ne olduğu değil, sana olanla senin ne yaptığındır.

Her gelene şu soruyu sorun. Bana yalnızlıktan daha mı iyi geleceksin? Yoksa bana yalnızlığın güzelliğini mi hatırlatacaksın?

Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı, ya da ölüm inecek yeryüzüne.

İnsan sevdiği işte çalışınca hayat bir eğlencedir, sevmediği bir işte çalışınca ise kölelik.

İnsan hayatta can sıkıntısı ve acı arasında bir seçim yapmalıdır.

Yaptığını sevemek, İyi olmak, yetkinlik, günümüzde ve çağda nadir bir birliktir.

Istırap, ölüm, felaket, talihsizlik, trajedi dediğimiz şeye özgürlüğün bedeli demeliyiz. Bu ıstıraplı özgürlüğe tek seçenek ıstırap çekmeyen bir özgürlüksüzlüktür.

Hayat gerçekten zor seçimler meselesidir.