Çok kültürlülük konsepti, demokratik bir toplumla zor uyuşur. Belki çok uzun sürede [mümkündür]. Fakat çok kültürlü toplumların şimdiye kadar nerede işlediğini sorduğumuzda onların sadece güçlü otoriter bir devletin varolduğu yerlerde huzurlu olarak işlediğini görürüz. Bu bağlamda 1960'lı yılların başında muhacir işçileri yabancı kültürlerden memlekete getirmemiz hataydı.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Demokrasi, halkın kendi kendisini yönettiği sistemin adı. Ama her sistem gibi bir iç sistem olmazsa kabuktan öteye geçemez. Önce insanların tabiatlarında demokratlık olmalı. Sonra da toplum içinde “demokratik kültür” yaygınlaştırılmalı. Karşı düşünceye, ayrı inanca tahammülsüzlüğün yaygın olduğu bir toplum da demokratlık ne kadar gelişebilir?
Nerede bir Batılı laik devlet kurulsa, dindar bir karşı-kültürcü hareket ortaya çıkmıştır.
Bu coğrafyada, ne kadar güzel şey varsa, yasaklanmış. Devletin yasaklamadıklarını da, toplum görünmez yasalarla yasaklamış. "Bana masal anlatma!", "Karı gibi gülme!", "Caz yapma", "Bana felsefe yapma!" vs... gibi ne kadar güzel şey varsa hepsi yasaklanmış. Durum böyle olunca, masalları, müziği, felsefeyi, hatta müziği bile yasaklayan, hor gören bir toplumun bu hale gelmesine şaşırmamak gerekir.
Eğitim bir ülke için her şeydir. Demokrasiyi anlamada ve uygulamada, savunmada, üretimde, adalette, kültürde, sanatta eğitim esastır. Yoksunluğu, terör, kaos, karmaşa, sürtüşme, çatışma; hukuksuzluk, rüşvet, hırsızlık, arsızlık ve “oy tüccarlığı ile elde edilen oyları milli irade tecellisi hanesine yazarak” demokrasi çarpıtmalarıdır.
Savaşın yol açtığı zorunlu göçlerle gelen, toplumsal ve siyasal sorunlar, bütün ülkelerin kültürel dokularını ve ekonomik yapılarını dinamitledi. Dünyada savaşa taraf olmuş olmamış, savaştan etkilenmeyen hiç bir ülke kalmadı.
Gerçekten demokratik bir toplum lâik bir kültürel yapıya sahip olması gerekir: Birincisi; ahlâk ve dini birbiri ile eşitlememek, ateistleri damgalamamak, başkalarının dinsel ilgi ve amaçlarına saygı göstermek ya da kamu görevi için dinsel inanışı yeterlilik kapsamında tutmamak. Elbette ki, sonraki anlamda lâiklik Birinci Anayasal Düzenleme içinde gösterilmez. Bu durum yasa değil, duyarlılık konusudur.
Demokrasi nedir? Yürütmeyle ilgilidir. Yürütmeyi ve yasamayı hızlandırıyorsan, diktattörlük, yavaş işletiyorsan demokrasidir. Fastfood gibi yasa çıkararak demokrasi olmaz. Karakollardaki yangın talimatnamesini değiştirmek yasa çıkartmaktan daha zordur. Son derece edilgen, hedonist, geleceği hiçbir biçimde düşünemeyen, sadece gününü yaşayan ve hiçbir özgürlük kavramı olmayan bir toplum yarattık.
Işıktan, aydınlanmadan nefret eden bağnaz kişi ve gruplar sadece kendi hayatlarından değil de bir toplumun gününü ve geleceğini etkileme, şekillendirme konumuna gelirlerse, yandı gülüm keten helvası! Demokrasi kültürü eksik, yüreklerinde efradı dışındakilere duydukları derin kin ve nefret duyguları ile beslenen bu kişi ve grupların, musallat oldukları toplumlara, ülkelere hatta dünyaya kan ve gözyaşından başka hiçbir bir şey getirmediği ve getiremeyeceği tarihten alınması gereken en önemli derstir.
Siyasetin bütün iniş çıkışı bir yandan kurtların, diğer yandan çakalların devlete karşı toplumu, topluma karşı devleti koz olarak kullanışına ayarlanmıştır. Bu iniş çıkıştan başı dönen Türk toplumu bir türlü hem güvenliğini, hem de özgürlüğünü bir arada, birlikte istediğini ve biri için diğerini feda etmek mecburiyetinde olmadığını söylemez, söyleyemez. Kurtların kurtluk, çakalların çakallık yapmalarından ülke lehine bir sonuç çıkabileceği ihtimalini hep göz önünde tutar. O kadar ki kurtların çakallaşması, çakalların kurtlaşması Türklerde endişe uyandırır. Çünkü onlar da bütün hazırlıklarını hayatlarını yaşamak üzere yapmışlardır. Kurt veya çakal, takılacak birileri olsun isterler.
Türkiye devlet olarak bilgiden inhiraf ve sahici bilgiye biganelik bakımından dünyada yalnız değildir. Türkiye'nin dünyada biricik olduğu husus "millî kültür" konusunda millî müktesebatının ve millî mevcudiyetinin zıddı istikamette ilerleyişidir. Sahiciliğin dünyanın her yerinde devlet himayesinden yararlanmadığını gözlemleyebilirsiniz. Sahicilik her zaman avaredir. Ne var ki sahiciliğin devlet tarafından bir tehlike olarak algılandığı ve kifayetsiz muhterisler tarafından düşman ilan edilip devlete ihbar edildiği yegane ülke Türkiye'dir. Sahtecilikle gününü gün edenler bir gün sahiciliğin onlara öldürücü bir nihaî darbe indireceğinden korkuyorlar.
Devlet paranın efendisidir veya olabilir, ancak özgür bir toplumda çok az şeyin efendisidir.
Benim anayasam şudur: Devletim ve ülkem var oldukça ben de varım. Demokrasi varsa hepimiz varız. Memleketimizin ekonomisini kuvvetlendirmek için elimizden gelen bütün gayreti göstermeliyiz. Ekonomimiz güçlendikçe demokrasi daha iyi yerleşir, dünyadaki itibarımız artar.
Demokratik bir uygarlık kendisini yalnızca eleştirel tepki uyandırabilecek bir betimleme dili oluşturabilmesi halinde koruyabilir.
Bir ülkede terör varsa, bir ülkede günde yirmiyi aşkın kişi siyasal nedenlerle öldürülüyorsa; iller, ilçeler, mahalle ve köyler silahlı zorbaların egemenliklerine terk ediliyorsa o ülkede demokrasi yoktur. Anayasa düzeni yoktur, yaşam güvencesi yoktur. Yaşam güvencesinin olmadığı yerde de devletin kendisi yok olmuş demektir. 12 Eylül öncesi yaşadığımız ortam böyle bir ortamdı, geçmişi unutmadık! Bu korkunç ortamı duygu, düşünce ve vicdanlarımızda yeniden canlandırıp düşünmek zorundayız...
Piano demokrasinin kendisidir. (Pianonun tuşları farklı sesler çıkarır ama bunları bütün olarak kullanırsanız bir tek sesi, müziği elde etmiş olursunuz.)
Zenginlik ve özgürlük devlete başkaldırmaya, hor bakmaya götürür. Özgür ve zengin adam haksızlığa, zorbalığa kolay katlanamaz. '' '' Yoksulluk ve açlık yürekleri çökertir, ruhları körletir, insanları acı çekmeye, köle olarak yaşamaya alıştırır: Öylesine ezer ki onları, boyunduruklarını sarsmaya güçleri kalmaz.