Bütün olumsuz etkilere rağmen öz müziğimiz gönüllerde kaldı ve kalmaya devam edecek.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Türk Sanat Müziği, kat'iyyen ölmez ve ölmeyecektir... Çünkü herkesin kulağında bir anne ninnisi vardır. O ninniler, ya hicazdandır, ya uşşaktandır... Hele sabah ezanları sabâ makâmındandır... O yüzden bu müziğimiz ölmeyecektir ve daha da ileriye gidecektir.
Ülkemizde maalesef kültür seviyemiz çok düşük. Önce onun yükselmesi lâzım ki, insanlar sadece Türk müziği değil, operaya, tiyatroya gitsin, çok sesli müzik dinlesin. Pop dediğin zaten nedir ki? Aranjmandır; cıstak cıstak, oynasın insanlar, gerisi önemli değil. Sabah kalkıyoruz mesela, televizyonu açıyoruz, bütün kanallarda herkes ayakta, oynuyor. Bu nasıl bir şeydir? Her şeyin yeri yordamı var. Halka ne verirseniz onu alıyor. Birazcık birazcık eğitmek lâzım.
Evet acılar paylaşıldıkça azalır biz bunu çocukluğumuzdan beri böyle öğrendik, geleneklerimizde de böyledir. Biz de acıları paylaşarak hafifletmeye çalışıyoruz. İnsanların umudunun tükenmeye başladığı anda başvurabilecekleri yer olmaya çalışıyoruz.
İnsanın hayattan zevk alabilmesi, dünya nimetlerini anlayabilmesi ve çalışma azmine sahip olarak yaşayabilmesi için 'bir şeylere inanması' şarttır. Biz Türkler için din, aile bağı, atalarımızdan gelen örf ve adetler çok önemlidir. Bunlara sahip çıkın.
Türkiye'de geleneğe dönüş hareketi sanatta da gözleniyor. Son yıllarda kültür çok sayıda kültür- sanat merkezleri açılıyor. Kültür sanatta da üretim arttı. Ama gerçek hikaye gündelik hayatın doğal akışında okunuyor, yazılıyor; yaşama sanatında.
Biz birbirimizin kitaplarını satır satır okur, konular hakkında tartışmalar yapar, çok dikkatli ve titiz bir şekilde incelerdik. Bugünkü edebiyatçıların birbirinden habersiz olduğunu düşünüyorum. Kimse ötekini okumuyor, fikirleri yok. Fakat bugünkü edebiyat ortamının bu kültür birikiminin azlığına rağmen yine de umutsuz değilim. Ben hiç umutsuz bir insan olmadım.
Tarihte ne kadar göz kamaştırıcı bir mevkiye sahip isek de, onu araştırmada, kültür hazinesi olarak hayatımıza katmada aklın alamayacağı kadar geri kaldık.
Ben bir hazinenin üzerinde oturuyorum. Kim olduğumuzu unutmayıp kendi hazinemize sahip olmamız gerekiyor diye düşünüyorum.
Ektiğim son fidanlar çok güzel yeşerecek. (Yetiştirdiği öğrenciler için söylediği bir söz)
Amerikalı kendi tarihini dizi, film yapıyor ve bayrağını herkese izlettiriyor. İngiliz'in, Fransız'ın tarihini biliyoruz. Bu da bizim köklerimiz ve kültürümüz. Biz 1923'te Osmanlı'yı geride bırakıp bir Cumhuriyet kurduk. Türkiye Cumhuriyeti olarak devam ediyoruz ama köklerimiz Osmanlı. Baktığınız zaman 600 yıllık bir imparatorluktan bahsediyoruz. Dünyayı ayakları altına almış ama bunu ezerek ya da gittiği toplumları sömürerek yapmamış. Yani utanılacak bir tarihimiz yok. Neden hatırlamayı bırakmışız? Övünülecek tarihi olmayan toplumlar bile kendileriyle övünürken üstelik... Kimse tarihini unutamaz. Ne olursa olsun DNA'da kayıtlı bir şeyler var.
Halkımızın unutturulmaya çalışılan âdetlerini, benliğini kendisine tekrar vermek, bizim birinci maksadımızdır.
Ben yaşanmış her şeyi seviyorum, birileri tarafından yaşanmış, paylaşılmış her şeyi seviyorum. Düşünülenin aksine ben tarih sevmiyorum, geleneği seviyorum. Tarih ölür, gelenek yaşar.
Türk edebiyatı diyoruz. Türk edebiyatının İslam'dan önceki dönemi de bizim, İslami dönemi de bizim. Şimdi de bizim, sonra da bizim olacak. Kendi kültürünü, kendi medeniyetini bir kenara atamazsın.
Dünyada bizim kadar kültür zenginliğine sahip bir ikinci millet sayamazsınız. Şimdi en tepeden, en muktedir noktadan, Cumhurbaşkanlığı makamından maddi ve manevi desteklenerek, kendi değerlerimizi tekrar hatırlayabilme fırsatı doğdu. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Biz bir asır reddi miras ile meşgul olduk. Değerlerimizi reddetmekle ilerleyeceğimizi zannettik. Yanıldığımız gün gibi ortaya çıkmıştır. Değerleriniz yoksa insanlara ulaştırabileceğiniz hiçbir şey kalmaz. Ama bu 85 milyonun hafızasına bakacak olursanız binlerce yılın kültürü var. Bütün insanlığın buna ihtiyacı varken bizim bunlardan uzak kalmamız söz konusu olmamalı. Duyarlı bir dönemde yaşıyoruz ve bu duyarlı dönem zannediyorum bizim bu hülyamızı gerçekleştirecek. Bu kültür hareketi kesinlikle devam etmeli.
Kalpak bizim geleneklerimizde Cumhuriyetin ilk meclisinde, resmi yerlerde kullanılmıştır. Kalpak şapka değildir. Mahkemeden izin istedim. Mahkeme başkanı da kibar olarak 'kalpaksız oturun' dedi. Biz cumhuriyeti savunuyoruz. Cumhuriyet kalpakla savunulur. Cumhuriyeti savunmanın sembolüdür bu. Türban değil, kalpak...
Köylüler iki türlüdür; pazara yakın olanlar, çabuk pazarın dilini ve ahlakını kabullenirler, biliyoruz. Dağ köyleri var, bunlar ise değişmezin gardiyanlarıdır; bizde Türkmenler ve Kürtler’de dağ Kürtlerini gösterebiliriz. Aydınlar iki türlüdür; köksüzler ve bunlar dışarıdaki her rüzgârı içlerine alır ve Konya dervişleri örneği dönerler. Bir de dönmez aydınlar var; bunlar dağ Türkmenleri’nin gelenekte yaptığını, akıl planında üstleniyorlar ve yabancı rüzgârlardan nefret ediyorlar. Şimdi son mevzi bunlardır.
Coğrafyayla kimlik edinilmez. Mesela Fransa memleketin adıdır. Hiç kimseye Fransa'dan türeme bir isim verilmez. Bizim adımızın da Türkiye'den mülhem olması şart değil. Türkiye bir memleketin adıdır. "Türklerin ülkesi" demektir. Eskiden Türkmen de denildiği için Anadolu'ya "Türkmenya", "Turkia" veya "Türkmeniya" diye 12. asrın İtalyanları ad koymuştur. Bu coğrafyadaki etnik grupların kendi kimliklerini, dillerini, kültürlerini yaşatmak haklarıdır. Tabii bunu yapmak için de bilhassa onların münevverlerinin çok gayretli ve çalışkan olmaları gerekir. Önemli olan bu değil. Mühim mesele herkes kendi kimliğine sahip olur, kendi adını söyler, kendi dilini öğrenir, kendi kültürüne sahip olmaya çalışır. Fakat siz kalkıp da bu yüzden öbürünün kimliğini kaldırmasını isteyemezsiniz. Bu gülünç olur, mantık dışıdır bir kere.