Bu tugay çok meşhurdur Suriye'de. Kız çocuğunu okula gönderen adamın kellesini uçuran tugaydır bu. Sizin deyiminizle "muhalifler"in başının tugayları bunlar. Çok gaddar ve son derece katil bir tugay. Bunlar sizin evinize veya arabanıza el koymak istediklerinde sadece şöyle derler: "Muaz-El Hatip" ve üç kez "Allahu Ekber" ve bu ev benim oldu, bu araba benim oldu ve özellikle de bayanlara, beğendikleri kızlara da üç kez tekbir getirerek "benim oldun" diyorlar. (Adana'da cihad ilan eden Muaz-El Hatip Taburu adlı örgüt ile ilgili söyledikleri)

Benzer Sözler

Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Göklerin Egemenliği onlarındır. Ne mutlu yaslı olanlara! Onlar teselli edilecekler. Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Onlar yeryüzünü miras alacaklar. Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Onlar doyurulacaklar. Ne mutlu merhametli olanlara! Onlar merhamet bulacaklar. Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Onlar Tanrı'yı görecekler. Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Göklerin Egemenliği onlarındır.

Bizim çektiklerimiz başka bir yerde yaşandı mı? Buraya gelene kadar sizler de kontrol noktalarında eziyet çektiniz. Siz de yaşadınız. Bu kontrol noktalarının kadınlarımızın doğum için hastaneye ulaşmasını engellediğini, bu yüzden bazı kadınlarımızın çocuklarını kontrol noktalarında dünyaya getirmek zorunda kaldığını biliyor musunuz? Burada benim yanı başımdaki kontrol noktasında iki kadın doğum yaparken hayatını kaybetti. Üç kadının çocuğu da öldü. Dünyanın hangi köşesinde bunlar oluyor?

Öncelikle şunu söylemek gerekir. Bosna ve Kosova'da zulme karşı harekete geçtiği için alkışlanan Batı'nın konu Suriye olunca tepki görmesi paradoks oluşturur. Bu ülkelerde Batı'nın askeri müdahalesi Müslüman halkı ve masum sivilleri koruma altına almıştı.

Aşçı olduğunu tahmin ettiğim bir adam, uzun metal bir maşayla uzun tüylü bir kediyi kafesinden hızla çekip alıyor ve apar topar mutfağa sokuyor... Kedi pençe atıp acı acı haykırırken, aşçı hayvana demir çubukla vuruyor. Artık daha çok pençe atıp, daha çok feryat eden hayvan, aniden kaynar su dolu bir küvete daldırılıp on saniye kadar orada tutuluyor. Çıkarılır çıkarılmaz ve hâlâ canlı haldeyken, aşçı bir hamlede hayvanın derisini başından kuyruğuna kadar sıyırıp alıyor. Sonra da şok halindeki hayvanı geniş taş bir teknenin içine atıyor ve kedinin donuk ve camsı gözlerle ağır ağır yutkunuşunu izliyoruz, ta ki son nefesini verip de boğuluncaya dek... Yemek servis edildiğinde, müşteriler aşçıya teşekkürler edip onu iltifatlara boğarak iştahla tabaklarındakini yiyorlar.

Liste
Yükleniyor…