Batı, medeniyet düzeninde demokratik ve çoğulcu siyasete olan bağlılığını somutlaştıran karmaşık bir konfederasyonlar, federasyonlar, rejimler ve işbirliğine dayalı diğer türdeki kurumlar sistemi biçiminde evrensel bir imparatorluk muadili geliştirmektedir.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Tayyip Bey, 'Batı'dan ilim değil, ahlaksızlığı aldık' diyor. Bilmiyor; bizim kurumlarımız ve üniversitede okuttuklarımızın hepsi Batı'dan, Garp'tan alınmadır.
Demokrasinin korunacağı ve hatta genellikle aydınların İslamî düşüncelere sahip olmadığı bir ülkede, milyonlarca halkın Hıristiyan veya başka bir dine intisap etmiş olan Türkiye, Hindistan ve Endonezya’da olduğu gibi halkının bir kısmının gayrimüslim olduğu bir ülkede bu din-devlet birliğini nasıl gerçekleştirebiliriz? Eğer halkının önemli bir kısmının gayrimüslim olduğu bir ülkede hükümet olsanız, nasıl devletin bir İslamî devlet, anayasanın bir İslamî anayasa ve tüm kanunların İslam şeriatının kanunları olacağını söyler ve buna göre karar verebilirsiniz? Eğer Hıristiyanlar ve diğer din mensupları, sizin kararınızı kabul etmezlerse, ne yapacaksınız? Eğer o ülke aydınları bunu kabul etmezlerse ne yapacaksınız? Kendi kararınıza uymak için onlara zor mu kullanacaksınız? Silah ve toplarla onları buna boyun eğdirmek için diktatör rolü mü oynayacaksınız? Onları tamamen elimine etmek istemiyorsunuz, öyle değil mi? Günümüz, modern bir devirdir ve eski zamanların uygulamalarında görüldüğü gibi insanların birbirlerini yok ettikleri bir devir değildir!
Batı gelişim şekli bakımından değil, değerlerinin ve kurumlarının ayırt edici özelliğinden dolayı diğer medeniyetlerden ayrılır.
Herhangi bir yerde özgür kurumların yenilgisi, dünyanın her yerinde yenilgi demektir.
Demokraside çoğunluk yönetir, ama azınlık susturulamaz. Azınlıkta olanların konuşması ise çoğunluğun sağlıklı yönetebilmesinin ön koşulu olduğu gibi, aynı zamanda azınlığın demokrasi dışı yollar aramamasının da ön koşuludur.
Plütokratlar için 'ülke' artık bir 'üs' ya da sıçrama tahtasıdır. Şıpsevdi halleri var, keşfediyorlar, başlarına çıkartıyorlar, yüceltiyorlar, tapınıyorlar, sonra öldürüyorlar. Tıpkı Roma'da olduğu üzere, adının dışında Cumhuriyet'in bütün kurumlarını yıkmaya mahkumdurlar. Bütün cumhuriyetçileri tasfiye etmeye ve hatta öldürmeye teşnedirler.
Batı'dan ahlaksızlık da aldık, ama kendi icadımız ahlaksızlıklarla Batı'yı çok geride bıraktık. 'Bir gecelik birliktelik' Batı'da yoktur. Var, ancak, bunlara fahişe diyorlar. AKP döneminde fahişelik lağvedildi, artık fahişelik mesleği de itibar kazandı. Batı'da bu kadar hızla dolar-milyarder yetiştirilmiyor. Çalmanın bu kadar övüldüğü başka bir ülke bilmiyoruz. Artık, bizdekiler, 'home-made' ahlaksızlıktır. Çoğunu, AKP döneminde icat ettik. Batı'dan da aldıklarımız vardı, ancak yeni icat ahlaksızlıklarımız, bizim bulduklarımız, hepsini geçmiş durumdayız.
Demokrasi nedir? Yürütmeyle ilgilidir. Yürütmeyi ve yasamayı hızlandırıyorsan, diktattörlük, yavaş işletiyorsan demokrasidir. Fastfood gibi yasa çıkararak demokrasi olmaz. Karakollardaki yangın talimatnamesini değiştirmek yasa çıkartmaktan daha zordur. Son derece edilgen, hedonist, geleceği hiçbir biçimde düşünemeyen, sadece gününü yaşayan ve hiçbir özgürlük kavramı olmayan bir toplum yarattık.
Demokrasiyi laisizmin temeli saymak, hem cehalet ve hem de aptallık oluyor. Çünkü devrimler laisizmi getiriyor, 'demokrasi', pek çok 'şeyi' ve bu arada akıl düzenini bozuyor.
Bir yanda sürüler ve diğer yanda oligarklar varsa, demokrasi bitmiştir. Ben ölmüş atı kırbaçlamıyorum.
Kuşkusuz sadece dar anlamda yürütmenin yavaşlamasını da kastetmiyorum; yasama organının da 'fast-food' türü hızla yasa servisi yapan bir mekanize mutfağa dönüştürülmesi de demokrasiden uzaklaşmak olmalıdır, hızlı yasa çıkartan bir yasama organıyla övünen bir ülkede demokrasi düşüncesinin bayağılaştığını tespit yerindedir.
Demokrasi, yürütmenin yavaşlaması demektir. Ne kadar yavaşlatma; bunun bir ölçüsü olduğunu sanmıyorum, sadece tanımını formüle edebiliriz, yürütmenin hızlanmak istediği aşamada hızını kesmek ve kesebilmek demokrasidir. Tersinden de formüle edebiliriz, 'demokratik' olmadığı kabul edilen bir düzenden 'demokratik' tabir edilen bir düzene geçmeye karar verildiği an, yürütmenin de yavaşlayacağına karar verilmiş olmaktadır.
'Hıristiyan' demokrasisi, 'sosyal' demokrasi, 'gerçek' demokrasi veya 'devrimci' demokrasi, ya da 'halk' demokrasisi; bütün bunlar bir karışıklığın göstergeleridirler. Artık sözcüğün ve kavramın bitişine işaret ediyorlar. Artık önüne bir sıfat almadan söylenemeyen sözcükler veya kavramlar bitmiştirler; 'demokrasi' artık sona ermiş durumdadır.
Batı, Sovyet damgalı 'marksizm-leninizm' düşüncesini ikiye bölerek leninizm tarafını reddetmiş ve marksizme sahip çıkmıştır. Ben bölmeden korkmamayı öneriyorum, Sovyet kalıbında yeni bir bölünme ile Lenin'in ipuçlarını tutarak Marx'ı yeniden yazmanın gerektiğinden kuşku duymuyorum. Batı bize, Doğu'ya tepkiyle doğdu ve kendisini tanıdı; biz, Batı'ya tepki olmaktan korkmamak durumundayız.
Ama Türkoloji'nin Batı ve Kürdoloji'nin Rusya kaynaklı olduğunu ileri sürerken, Rusya'da Türkoloji çalışmalarının olmadığını düşünmemiz ve anlamamız imkansızdır; böylesinin çok yanıltıcı olacağını belirtmek durumdayız.
19. yüzyıl bütün Osmanlı camiasının en hareketli, en sancılı, yorucu, uzun bir asrıdır; geleceği hazırlayan en önemli olaylar ve kurumlar bu asrın tarihini oluşturur.
Ortadoğu'da Batı tarzı demokrasi sistemi işlemez. Siyasi partiler ya bulunmaz, ya da tamamen göstermeliktir. Sivil toplum kuruluşları ise monarşinin seçkinlerinin kontrolündedir.