Aşk, birinin ruhunun diğerinin yüreğine doğru hızlı metastazı ve hasta bedenin içe doğru yavaş infilakıdır.

Sadece şarkılarda ve yüreği ötelerde atan insanların ruhlarında yaşıyor artık aşk. Üzerinde yaşayanların cehenneme çevirdiği bu dünyayı çoktan bırakıp gitti. Aşk dünyayı terk etti.

Aşıklar ölmez, ölen hayvan imiş.

Aşkla müzikle çoşkunlukla dansla sevdiği şeyleri yaparken insan kendinden arınıyor, böyle yolculuklardan her dönüşünde daha diri daha temiz bir ruha bedene sahip oluyor insan.

Bebeklikte zevk algılayan reseptörler iyi gelişmemiştir; o yüzden bebekler zevki bir erime duygusu olarak algılar; erişkin rüyalarında da cinsel doyum erime tonunda yaşanır. Bebekliğimiz o yüzden, hiç dökemediğimiz üstümüzdeki sıvadır. Sıvayı yalnızca, çaresiz bir hastalıkla, karşılıksız bir aşk kazır.

Aşk hayatta her yaşta insana musallat olan bir hastalıktır.

Benim için sevmek bir başka insanın vücudundan, ruhundan bir parça hükmüne girmek, onunla beraber gülüp ağlamak, ıstıraplarını paylaşmak demekti.

Kötülüğün, ruhta iki şekle büründüğünü söylemek gerek; biri vücutta hastalığın, öteki çirkinliğin karşılığıdır.

Her hastalık önce ruhta başlayıp sonra vücuda sirayet etmiş bir isyandır. İnsanda hastalık kaderin aksiliklerine karşı bir intibaksızlıktır. Simeranya'da her türlü hastalığın âmilini evvela hastanın hayatında ve ruhunda ararlar.

Her sıkıntı bir isyan hazırlığıdır. Ruhta başlayan bu hazırlık vücudun hastalanması şeklinde organik bir isyana çevrilir.

Aşık olan bir insanın ruhu, kapalı kalmış hasta odasının kokusunu taşır - bu odanın havası, bayatlamış nefes kokusuyla doludur.

Aslında yalnız yaşamadığımızı, başka bir aleme ait, aramızda uçurumlar bulunan, bizi tanımayan ve bizi anlaması imkansız bir varlığa zincirlerle bağlı olduğumuzu, hastalandığımızda farkederiz; bu varlık, bedenimizdir.

Aşk da tedavisi olmayan bir hastalıktır. Aşk, karşılıklı bir işkencedir.

Hayatı ciddiye aldığımız zaman hata yapıyoruz. Arabesk , milli şuurumuz oluyor. Liste başı bir aşk uğruna heba ettiğimiz ömürlerimiz , Ruhlarımıza bir beden büyük geliyor..

Aşk eğer sadece akıldaysa platonik denilebilir, sadece fizikselse alçakça, çirkin, güzellikten uzaktır. Örnek aşkı yaratan bu iki faktörün asil birliğidir.

Evin hanımı, hizmetçinin aklının başka yerde olduğuna dikkat etmeye başlayınca kızın aşık olduğunu anlar. Zavallı hizmetçinin dikkati, çevresindeki nesnelere yönelme özgürlüğünü yitirmiştir artık.

Ruhumu delip geçiyorsunuz. Bir yarım acı çekiyor, öbür yarımsa umut dolu.

Beni çeken şey, dışardan bakılarak ölçülebilen dış güzellik değil, daha derindeki, daha katıksız bir şeydi.

Okumak, iki ruh arasında âşıkane bir mülâkattır.

Bedeninden dışarı çıkarılmış bir kalbin, hangi cinsiyetin kalbi olduğunu anlayabilir misiniz? Aşk bedenden çok ötedir.