Anayasa Mahkemesi nasıl böyle bir karar verebilir ki yasama yetkisini Türk milletinden alan Meclisimizi yok sayabilir? Yargı bir karar veriyor, yasamayı hiçe sayıyor. Kala kala bir yürütme kalıyor. Yürütmenin tüm eylem ve işlemleri yargı denetimine tabidir. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar, yürütmeyi de tasarruf altına alıyor. Danıştay’ın kurumsal muhalefeti de ortada. Yürütme de elden gitti. O zaman üç erkten sadece yasama kaldı. Böyle bir rejime, böyle bir sisteme cumhuriyet denilebilir mi?

Benzer Sözler

Demokrasi nedir? Yürütmeyle ilgilidir. Yürütmeyi ve yasamayı hızlandırıyorsan, diktattörlük, yavaş işletiyorsan demokrasidir. Fastfood gibi yasa çıkararak demokrasi olmaz. Karakollardaki yangın talimatnamesini değiştirmek yasa çıkartmaktan daha zordur. Son derece edilgen, hedonist, geleceği hiçbir biçimde düşünemeyen, sadece gününü yaşayan ve hiçbir özgürlük kavramı olmayan bir toplum yarattık.

Yargı bağımsızlığını önleyen Anayasa değişikliği, hukuk devletine zararlı olacaktır. Böyle yaparsanız, hukuk devleti aleyhine yasal olmayan bir işlemi yapmış olursunuz. Kesinlikle cumhuriyetin niteliklerine aykırılık nedeniyle Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açıldığında iptal edecektir. İster Meclis'te 330'u bulun, ister 367'yi bulun, referandumdan çıkarın ama Anayasa Mahkemesi bu değişikliği iptal edecektir.

Kalpak bizim geleneklerimizde Cumhuriyetin ilk meclisinde, resmi yerlerde kullanılmıştır. Kalpak şapka değildir. Mahkemeden izin istedim. Mahkeme başkanı da kibar olarak 'kalpaksız oturun' dedi. Biz cumhuriyeti savunuyoruz. Cumhuriyet kalpakla savunulur. Cumhuriyeti savunmanın sembolüdür bu. Türban değil, kalpak...

Plütokratlar için 'ülke' artık bir 'üs' ya da sıçrama tahtasıdır. Şıpsevdi halleri var, keşfediyorlar, başlarına çıkartıyorlar, yüceltiyorlar, tapınıyorlar, sonra öldürüyorlar. Tıpkı Roma'da olduğu üzere, adının dışında Cumhuriyet'in bütün kurumlarını yıkmaya mahkumdurlar. Bütün cumhuriyetçileri tasfiye etmeye ve hatta öldürmeye teşnedirler.

Sadece iki gazeteyi ve yalnızca bir temel niteliğiyle ele almak yeterlidir. Hürriyet ve Cumhuriyet'in kısa ve temel işlevleri, bozmaktır; Hürriyet, halkı ve Cumhuriyet de aydını bozmakla görevlidirler. Buradaki 'görev' sözcüğü, her iki gazetenin de bunu bir tür varlık nedeni ve 'devlet görevi' saymaları nedeniyle uygun düşmektedir. Cumhuriyet, 1968-1976 dönemini ayrı tutarsak, içinde bir de 12 mart kesintisi var, hep aydını bozuyordu. Hürriyet için ayrık bir zaman göremiyoruz.

Tayyip Bey'in haberi yok; Üçüncü Selim'den beri biz garplaşma isteriz ve Fikret'in Haluk'a söylediği üzere, Batı'da ne bulursak alırız. Tayyip Bey müthiş bilgisizdir ve plütokrasinin de bunu istediğinden kuşku duyamayız. Bizde garplılaşmak temel çizgidir ve İslamcı muhalefet, Tanzimat'a ve Cumhuriyet'e, Batı'dan geldiği için itiraz etmiştir. Bilmiyor ve meydan boş görünüyor.

Hangi ahmak benim sabetayizme olumsuz baktığımı söylüyor, bu tür ahmaklarımızın azaldığını sevinerek söylebiliyorum. Sabetayistler olmasaydı, biz bu cumhuriyeti kuramazdık, diyen ben oldum. Bugün Sabetayistler, Türkiye'ye sadık olsalar, bu kadar sarsılmazdık, bu da benim ifademdir, büyük çoğunluğu ülkenin çıkarlarını gözetmiyorlar ve geriye kalanlar ise bu ülkeye, Türkiye'ye, eskisinden daha fazla bağlıdırlar.

Demokrasi, yürütmenin yavaşlaması demektir. Ne kadar yavaşlatma; bunun bir ölçüsü olduğunu sanmıyorum, sadece tanımını formüle edebiliriz, yürütmenin hızlanmak istediği aşamada hızını kesmek ve kesebilmek demokrasidir. Tersinden de formüle edebiliriz, 'demokratik' olmadığı kabul edilen bir düzenden 'demokratik' tabir edilen bir düzene geçmeye karar verildiği an, yürütmenin de yavaşlayacağına karar verilmiş olmaktadır.

Talih mi, talihsizlik mi; solda ve sosyalizm mücadelesinde, hep benim karşımda olanlar, solda hep iç mücadele vardı, şimdi cumhuriyet'in karşısında ve sara'nın yanındadırlar. Tabi hep mücadele etmek talihtir ve yine de bunlarla, çökmüşler, mücadele etmek talihsizliktir. Bunları söyleyebiliyoruz ve fakat henüz analiz edemiyoruz; sara olmadan kişilik değiştirdiklerini görebiliruz, 'desintellectualisation', aydın'dan çıkma, diyebiliyoruz, ama 'neden', bu soru üzerinde çalışmak durumundayız.

Mükemmel, dört başı mamur, bir çöküş tablosunun önündeyiz; her çöküş, dirijanları babında bir miyobi veya aymazlık halidir, bunu da tekraren müşahede edebiliyoruz. O halde Cumhuriyet'in zıddı kadroları yetiştirmeyi ve Cumhuriyet'i zıddına teslim etmeyi, teslimiyetçilerin anlamaları imkansızdır; buna 'anlaşılmazlık' teoremi' diyebiliriz.

Liste
Yükleniyor…