İnsanları mutluluğa ulaştırmanın tek yolu, eşitlik ilkesini uygulamaktır.

Toplum, halkı sulh hakimlerine ve sulh hakimleri yasaya uyduğunda iyi yönetilir.

Hak ve doğrulukla galip olan şahıs faziletli şahıs, hak ve doğrulukla galip olan şehir de faziletli şehirdir.

Sadece erdemli olan bireyler daha iyi, daha güzel ve daha adil bir toplum oluşturabilirler.

İyi yasalar daha iyisini getirirler; kötü olanlarsa daha kötülerini.

Adalet sistemi bir devlet için gerekliliktir.

Sistemler suçları yaratmazlar, suçlardan dolayı sistemler yaratılmıştır.

Özgürlük içinde doğan, adalete dayanan bir devlet, tanrısal düşüncenin yeryüzünde gerçekleşen bir damlası gibidir.

Hukuk her şeyin kralıdır.

Bir toplumun büyüklüğü onun diktiği anıtlardan değil, sahip olduğu kaliteli insanlarda yatmaktadır. Adalet, sorumluluk ve insanlık bir bireyde bulunması gerekli olan ilkelerdir.

Her an kendisinden kurtarılmaya ihtiyaç duymayacak kadar erdemli ve bilge bir ülke hiç olmadı.

İnsanlığın en güzel görevi adalet dağıtmasıdır.

Halk ancak adaletle yola girer.

Bir cumhuriyet, adalet ve onur ilkelerini kafasına yerleştirmiş bir insan kitlesine sahip olmaksızın sağlanamaz.

Kimseye ağzının payının verilemediği bir ülkede yaşıyoruz. Uzun yıllar boyunca, en azından son kırk yıldır "yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor" düşüncesi zihnimizi meşgul etti. Bir gün ev sahibinin hırsızı ağzının payını vereceğini ümid ediyorduk. Sosyal değişimin hakkaniyet konusunda bir duyarlık geliştireceği bize mantıklı görünüyordu. Diliyor ve özlüyorduk ki Türk toplumunun meşruiyet alanı inkâr edilemeyecek derecede açıklıkla benimsenebilecek. Fakat böyle olmadı. Son birkaç yılda Türkiye'yi evi sayanların kimler olduğu ve bu evin ahalisinin kimlerden teşekkül ettiği soruları eskisinden daha muğlak hale geldi. Kimse kimseye ağzının payını veremedi.

Beni ilgilendiren hukukun da yönetimin de insan haklarına, açık kavranılmış insan haklarına dayanması.

Şimdi bir toplum düşünün ki bilen insana düşman. Bu toplumun okumuş insana ihtiyacı yok. İzleyen, dinleyen insana ihtiyacı yok. Koyuna ihtiyacı var. İki türlü insan var. Kürt, Türkde kalmadı. Bir çalışan insanlar, birde çalan insanlar.

Deliler ve ağaçlar ayakta ölür, Suçlular iktidarda ölürler.

Hayvanların en korkuncu aslana kuvvet ve alışkanlığın etkisiyle hükmedilir. Bir başkası ona yiyecek vermek için yaklaşamaz. Aslan hükümdar, bakıcıları da danışmanları ve vezirleridir. Bakıcının uysallaştırmak için tuttuğu sopa, hükümdarları güdecek olan gerçek ve adalettir. Ben de efendim olan yüce sultanı, gerçeğin ve adaletin sopasıyla yönetiyorum.

Eğer bir ülkenin yöneticileri yönetimde iken daha da zenginleşiyorlarsa, o ülkenin halkı fakir kalmaya mahkumdur.