Vejetaryenlik

Vejetaryen olmak için size ne ilham verdi? Sorusuna verdiği yanıt:
Kelimenin tam anlamıyla, annemin ben dokuz yaşındayken pişirdiği bir yemek -az etli domuz pirzolası- oldu. Pirzolalar, et ve etin direkt olarak geldiği hayvan arasındaki bağlantıydı. Dehşet içindeydim ve bir daha asla et yemeyeceğimi ilan ettim. Ve asla yemedim. Ardından vegan oldum. New York'un kuzeyindeki bir hayvan sığınağını ziyaret ettim ve süt endüstrisiyle ilgili destek vermeye devam edemeyeceğim ölçüde rahatsız edici olan çok fazla gerçek öğrendim. O günler zarfında tüm süt ürünlerini bıraktım.

"Diğer bilim adamları neden vejetaryen değil sizce?" Sorusuna verdiği yanıt:
Ben de kendime sıklıkla neden büyük çoğunluğun vejetaryen olmadığını soruyorum. Sanırım cevap, çoğu insanın öteden beri gelen et yeme pratiğini sorgulamaması. Bu insanların çoğu, hayvanları ve çevreyi önemsiyor, bazıları derin bir şekilde hatta. Ama bir sebepten dolayı -alışkanlıkların gücü, kültürel normlar, değişime direnme- duyguların davranış değişikliğine dönüşememesiyle ilintili olarak ortada bir bağlantısızlık var.

"Neden dahilerin çoğu vejetaryen sizce?" Sorusuna verdiği yanıt:
Kısıtlı deneyimlerimden gördüğüm kadarıyla, vejetaryenler genel olarak alışılmış olan, kabul edilmiş olan düzene meydan okumaya istekli insanlar. Dahası, kendi zevklerini, doğruluğuna inandıkları şeyler uğruna feda etmeye gönüllü kişiler. Bu benzer nitelikler, sanatta ve bilimde büyük devrimler yapmak için ihtiyaç duyulan nitelikler.

Muammer Aksoy o kadar insancıl, o kadar herkese saygılı ve her canlıya saygılıydı ki çocukken bir koyun onun önünde kesildiği için duyduğu hüzün ve dramdan dolayı ömür boyu vejetaryen kaldı. Herkese, doğaya ve her canlıya aynı mesafede muhteşem bir insandı.

Eğer et yiyorsak, insanlara hayvanlarla seks yapması için para veriyoruz demektir. Kendimiz yapsak veya başka birine yapması için para da versek, bu bizim adımıza yapılmıştır ve sorumlusu da biziz. Et yemeyi tercih eden biri her defasında hayvanlara tecavüz eden insanlara şöyle der: ‘Evet, tekrar yap. Evet, tekrar yap. İzin veriyorum.’

Süt ürünleri ve yumurta tüketen vejetaryenler, mükemmel bir sağlık sergilerler. Vejetaryenler, Amerikan Diyet Kılavuzuna uygun beslenmektedir ve tavsiye edilen Günlük Tüketim (RDA) miktarlarına da uyum gösterebilirler. Çeşitli ve yeterli beslenildiği takdirde, gerekli protein alınabilir... Veganlar, sadece bitkisel gıdalarla beslendiklerinden, hayvansal gıdalarda bulunan B12 vitaminini almaya dikkat etmeliler.

Amerikan Beslenme Derneği’nin görüşü, tamamen vejetaryen ve vegan beslenme de dâhil olmak üzere, düzgünce planlanan vejetaryen diyetlerin sağlıklı, besin öğeleri açısından yeterli ve belli hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde sağlıksal faydalar sağlayabilir nitelikte olduğudur. İyi planlanmış vejetaryen diyetler, hamilelik, emzirme, bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemleri de dâhil hayat döngüsünün her safhasındaki bireyler ve sporcular için uygundur. (...) Bulgu temelli bir değerlendirmenin sonuçlarına göre, vejetaryen bir beslenme iskemik kalp hastalığından ölüm riskinin azalmasında rol oynamaktadır. Vejetaryenlerde ayrıca vejetaryen olmayanlara nispeten daha az düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol seviyesi, daha düşük tansiyon sorunu, daha düşük oranlarda yüksek tansiyon ve tip 2 diyabet görülmektedir. Ek olarak, vejetaryenlerde vücut kitle indeksi ve tüm kanser oranlarının daha düşük görülme eğilimi vardır. Vejetaryen bir beslenmenin içerdiği daha az doymuş yağ alımı ve daha çok meyve, sebze, tam tahıl, yemiş, soya ürünü, lif ve bitkisel kimyasallar, kronik hastalık riskini düşürebilmektedir.

Eski Yunan düşünürleri Pisagor ve Platon da sağlığı insan mutluluğunun temel parçası olarak tanımlamışlar ve sağlıklı yaşamak için vejetaryen bir diyet önermişlerdi. Vejetaryenlerin kalp ve kanser gibi hastalıklara hayvansal gıdaları yiyen kişilerden daha seyrek yakalandıkları ve daha uzun yaşadıkları da bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Vejetaryen olup kurban olayına kökten karşı çıkarsın... Anlarım. Balık bile yemeyip tek bir hayvanın bile kesilmesine itiraz edersin... Anlarım. Kendini tamamen nebatata verip “Hayvanları rahat bırakın” dersin... Anlarım. Et gördüğünde midesi kalkanlardan olup “Tavuk bile kesilmesin” dersin... Anlarım. Ancak... Hem nar gibi kızarmış et karşısında kendinden geçeceksin, hem de “Hayvanlara yazık oluyor” edebiyatı yapacaksın. Hem etin her türlüsünü afiyetle tüketeceksin, hem de “Ben var ya, kurban olayına acayip karşıyım” diye tutum alacaksın. Hem “hayvanın en güzel yeri” konusunda nutuklar attıracaksın, hem de “Şu Kurban Bayramı çok vahşi” diyeceksin. İşte bunu... Asla ve kat’a anlayamam!

Tüm o yediklerimiz çok ama çok büyük bir zulmü maskeliyor. Bu ülkede tavukların endüstriyel olarak korkunç koşullar altında üretildiğini aklımıza bir kez olsun bile getirmeden oturup bir tavuk parçası yiyebiliyor oluşumuz, kapitalizmin ve onun zihinlerimizi nasıl sömürgeleştirdiğinin işaretlerinden biri. Önümüzde metadan öte bir şey göremiyor oluşumuz, gündelik olarak kullandığımız metaların ardındaki ilişkileri anlamayı reddediyor olmamız. İşte yediklerimizle ilişkimiz aynen böyle.

Çoğu zaman vegan olduğumu belirtmezdim ancak bu durum yavaş yavaş değişti. Artık bundan bahsetmenin tam zamanı çünkü veganlık devrimci anlayışın bir parçası –merhamete dayalı ilişki kurma yolları ararken, yalnızca insanlarla değil, bu gezegeni paylaştığımız diğer canlılarla da merhamete dayalı bir ilişki biçimi nasıl geliştirebiliriz sorusunu sormamız ve bunun için de kapitalist endüstriyel forma dayalı gıda üretimine meydan okumamız gerekiyor.

İnsan ruhu ölmedi. Gizlenerek yaşamaya devam ediyor. İnsan ahlâkının kökü olması gereken merhametin, gerçek genişliğine ve derinliğine, ancak kendini insan türüyle sınırlamayıp bütün yaşayan canlıları kucaklaması sayesinde ulaşabileceğine inanıyorum.

İnsanoğlunun en büyük zaafı, dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanması. Hatta bütün yiyecekleri, hayvanları ve doğayı kendine sunulmuş bir nimet sanıyor. Evren dediğimiz bütün içerisinde, kendisini diğer canlılardan ayrı tutuyor. Çevreyi istediği gibi kullanıyor. Yıkıyor, yok ediyor. Halbuki insanoğlu bu evrende zincirin sadece küçük bir parçası. Bunu reddederek aslında kendisine bir hapishane yaratıyor. İnsanın bu yanılgıdan kurtulması en büyük özgürlük. Tabii bu da tam olarak mümkün olmayabilir ama bu çabanın kendisi de bir özgürlük.

Liste
Yükleniyor…