Vejetaryen olup kurban olayına kökten karşı çıkarsın... Anlarım. Balık bile yemeyip tek bir hayvanın bile kesilmesine itiraz edersin... Anlarım. Kendini tamamen nebatata verip “Hayvanları rahat bırakın” dersin... Anlarım. Et gördüğünde midesi kalkanlardan olup “Tavuk bile kesilmesin” dersin... Anlarım. Ancak... Hem nar gibi kızarmış et karşısında kendinden geçeceksin, hem de “Hayvanlara yazık oluyor” edebiyatı yapacaksın. Hem etin her türlüsünü afiyetle tüketeceksin, hem de “Ben var ya, kurban olayına acayip karşıyım” diye tutum alacaksın. Hem “hayvanın en güzel yeri” konusunda nutuklar attıracaksın, hem de “Şu Kurban Bayramı çok vahşi” diyeceksin. İşte bunu... Asla ve kat’a anlayamam!
- Henüz kategori yok.
-
Yoğun Güneş Patlamaları Sonrası Kuzey Işıkları, ABD ve…12.11.2025
-
Instagram'da Kesintiler Yaşanıyor: Kullanıcılar Giriş …12.11.2025
-
Mısır'da İstikrarlı Sonbahar Havası: Sisli Sabahlar ve…12.11.2025
-
Sultanbeyli, CHP'nin 'Millet İradesine Sahip Çıkıyor' …12.11.2025
-
Ünlü Şarkıcı Fatih Ürek'in Sağlık Mücadelesi Devam Edi…12.11.2025
-
Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan Gıda Hilesi İfşası: Sucu…12.11.2025
-
Lamine Yamal Sakatlığı İspanya-Türkiye Maçı Öncesi Gün…12.11.2025
-
Kademeli Emeklilik Beklentileri ve 1999 Öncesi Sigorta…12.11.2025
-
Marvel Evreni Genişliyor: Disney+ ve Gelecek Projeler …12.11.2025
-
Sony, PS5 Masaüstü Deneyimi İçin Özel Monitörünü Tanıt…12.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Toplumsal Eleştiri
Sanırım Cumhuriyet’in en büyük fiyaskosu “eğitim” sistemi oldu. Halkın arasından çıkıp da o halkla ilişkisini kesen bir grubun epey sorunlu iktidarını sürdürebilmek için eğitim tam bir “beyin yıkama” mekanizmasına döndürüldü. Çocukların “düşünmesini” sağlamak için değil tam tersine “düşünmemesini” ve “devlet, Atatürk, Kemalizm” gibi tabulaştırılmış kavramlara tapınmasını sağlamak için düzenlendi bütün sistem. Sonucunda, “düşünemeyen,” sadece ezberlediklerini tekrarlayan, “kutsallıklarla” zihinleri dondurulmuş bir “okur yazar” zümresi çıktı ortaya. Burada birçok garip çelişki belirdi. Devleti korumak için yetiştirilen kadrolar, zihinsel bir şokla donduruldukları için daha sonra yönetime geldiklerinde devleti idare edemediler. Devlete tapınanlar, yetersizliklerinden dolayı devleti çökerttiler. Hukuksuz, darbeci, çeteleşmiş bir yapı çıktı ortaya. Beyin yıkayarak itaatkar kadrolar meydana getirme kurnazlığı, devletin yetersiz kalmasına yol açtı.
Hep “öldürmeyi” amaçlayan kutsallıklar peşinde koştuk, artık bir de “yaşatmayı” amaçlayan kutsallıkların peşinden gidelim.
Son zamanlarda, tekkeler cahillerin eline düştü. Dinden, imandan haberi olmayanlara şeyh denildi. Din düşmanları da, bu şeyhlerin sözlerini, oyunlarını ele alarak dine hurafeler karışmıştır, dedi. Halbuki bozuk tarikatçıların sözlerini, işlerini din sanmak, bunları tasavvuf büyükleri ile karıştırmak, çok yanlıştır. Dini bilmemek, anlamamaktır. Dinde söz sahibi olmak için, Ehl-i sünnet âlimlerini tanımak, o büyüklerin kitaplarını okuyup, iyi anlayabilmek ve bildiğini yapmak lazımdır. Böyle bir âlim bulunmazsa, din düşmanları, meydanı boş bulup, din adamı şekline girer. Vaazları ile, kitapları ile, gençlerin imanını çalarak millet ve memleketi felakete götürürler.
Çevre kirlenmelerinin yanı sıra, sudan nedenlerle ölüme, yıkıma, yok olmaya gidiyorlar. Bu durumlara neden olanlar, sorumlular da suçlarını örtbas etmek için de imgetanrılara yüklüyorlar!
Dinlerin, özellikle düşünceden yoksun halklar arasında yapılanma durumları; eski çağlardan, Sumerlerden günümüze dek gelmiş, insanlar dinleriyle birlikte tanrılarını da yaratma ustası olmuşlardır.