Osmanlı Cemiyeti'nde şunu açık söyleyelim, klâsik devir "İslâm Devri" dediğimiz -Abbasiye Devri" ve "Orta Asya"da Timurlenk ve onun oğulları Uluğ Bey zamanında süren klâsik parlak ilmî gelenek bitmiştir. Osmanlı Dönemi bu klâsik ilmi geleneğin parlak olarak devam ettiği, hattâ devam edebildiği bir devir değildir.
- Henüz kategori yok.
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
-
Premier Lig'in Zirve Yarışında Tottenham-Manchester Un…08.11.2025
-
Hull City, Portsmouth Karşısında Evinde Galibiyet Arıy…08.11.2025
-
Sakaryaspor - Serikspor Karşılaşması Öncesi Son Durum …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Tarih
Tanzimat hareketi her şeye rağmen Türkiye idaresini modernleştirmek, bir başka deyişle merkezileştirmek yolunda önemli ilerlemeler sağladı. Tanzimat devri görkemle açılıp rezaletle kapanan bir tarihî olaylar bütünü değildir. Hüzünlü ve buhranlı bir atmosferde başladı ve öyle devam etti.
19. yüzyıl bütün Osmanlı camiasının en hareketli, en sancılı, yorucu, uzun bir asrıdır; geleceği hazırlayan en önemli olaylar ve kurumlar bu asrın tarihini oluşturur.
Her milletin tarihinde Çanakkale Zaferi gibi abideler görülmez. Bizde vardır ve bu bütün Doğu'da tektir. Çanakkale Zaferi, çok kolay organize olan, direnebilen, tahammül edebilen ve belirli bir hedef etrafında ısrar eden bir ordu, kumanda heyeti ve toplum olduğumuzu gösterir. Cumhuriyet'i kuran da işte bu mayadır.
Kûtü’l Amâre, Çanakkale Savaşı’ndan sonra biri Britanya İmparatorluğu’nu zora sokan; politikalarına altüst eden ve imparatorluğun yenilmezliği inancını sarsan, dünya hâkimiyetine inanmış Britanya kamuoyunu şüpheye, hatta Kaosa sürükleyen büyük bir zaferdir.
Atatürk devrinde tahılla beslenen; incir, üzüm satarak geçinen Türkiye, ufku ve vizyonu itibariyle bugünkünden çok daha ilerideydi.
Türk milleti tarihe damgasını İstiklâl Harbi ile vurdu. İstiklâl Harbi İstiklâl Marşı’nın temin ettiği mantık ve iradeyle kazanıldı.
Eğer Sakarya Meydan Muharebesi tarihte bir Türk zaferi olarak parlamamış olsaydı İstiklal Marşı'nın yazılmış olması hiçbir mana ifade etmeyecekti.
Her çağda, bu cinayetlerin tekrar edilmesini istemeyen ve bunu engelleyen saf varlıklar ortaya çıkar. Ne var ki kullandıkları yollar başka cinayetlere, yeni felaketlere, yeni sefalete sebep olur.
Hayattan ders alsaydık tarih tekerrürden ibaret olmazdı ama ne yazık ki biz hafıza kaybı yaşayan bir toplumuz.
Çaldıran'da Rafizilerin belini kıran Yavuz'a, Bağdat, Tebriz ve Kafkaska'yı Safeviler'den temizleyen Sultan Süleyman'a selam olsun.
Adolf Hitler 6 milyon Yahudi'yi gaz odalarında yakmışsa, kesinlikle onların sorun çıkaran bir millet olduğunu bildiği için yapmıştır.
Mustafa Kemal'e hakaret eden birini savunuyor, tasvip ediyor musunuz? Nâzım, Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret eden bir şair.
İnsanı kendine ve topluma yabancılaşmaktan alıkoyacak, içerisinde gömülü bulunduğu hâlden çıkartacak olan tarih bilincidir.
cahil, çağın akışından habersiz, dünya görüşünden yoksun ve ruhen hasta bir adamın, ta 1908 ihtilâline kadar, Osmanlı imparatorluğunun idaresine kayıtsız şartsız ve sorumsuz el koyuşunun hikâyesidir.
Şu an yaşadığımız tarih, bizim yaptığımız veya icat ettiğimiz bir tarih değil. Batılıların yaptıkları ve icat ettikleri bir tarihi biz de yaşamak için çırpınıp duruyoruz. Tarihimizi (=geçmişimizi ve geleceğimizi), kaderimizi, kendi ellerimize almayı başaramadığımız sürece kendimiz olarak varolabileceğimizi elbette ki söyleyemeyiz.
Maraş'a "Kahraman", Antep'e "Gazi", Urfa'ya "Şanlı" unvanı, işgalci Fransız'ı kovduğu için verildi.
Vahdettin Milli Mücadele kahramanlarını aforoz ederek onlar hakkında ölüm fetvası verdi, Ankara'da Rifat Börekçi de hutbeleri O'nun adına değil, millet adına okutarak onu millet adına aforoz etti.
Ticaret ve din, dünya tarihinde ve özellikle Afrika kıtasında her zaman bir arada yer almıştır.