siyaset

Türk milleti, bu halk her şeyin en iyisine layıktır. O açıdan iyi yönetim ilkelerini bu yıl özellikle daha da vurgulayacağız. İnsan hakları konusunda özellikle bizim gibi muadil kurumlarla daha yoğun çalışacağız. Çünkü Türkiye'nin 2023 yılı hedefleri ancak demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve adalet ilkelerinde yükseleceğine inanıyoruz.

Ulusalcı olmadan Cumhuriyet Halk Partili olmak mümkün değildir. Ulusalcılık Cumhuriyet Halk Partisinin temelidir. Biz ulusalcılar bu partinin taşıyız, kumuyuz, onlar yarın gider biz kalırız. CHP’nin, CHP düşmanlığı yapanların ideolojik hâkimiyetine girmesine izin vermeyiz.

Güçlü bir ülke olmanın sırrı şunlardır; Bilime yatırım yapacaksın. Eğitimi evrensel, hukuku üstün yapacaksın. İdeoloji kavgası yapmayacaksın. Tarihinle kavga etmeyeceksin. İşi bilene vereceksin. Şeffaf olacaksın. Miktara değil, kaliteye yatırım yapacaksın. Ve din işlerini siyasi amaçların için kullanmayacaksın. Ve arkana yaslanıp, uçuşu seyredeceksin.

İnsanlar tek tek alınmasınlar, ama eskiden tartışmalara katılan ve AKP’nin politikalarına ya da İslami hareketin durumuna biraz daha eleştirel gözle bakanların pek çoğu bugün AKP’nin kurduğu think tank kuruluşlarında görevliler. Bunların hepsi şimdi AKP’nin politikalarına malzeme temin ediyorlar.

Geçmişte Yahudilere dönük olarak ortaya koydukları zalimane yaklaşımları, bugün Müslümanlara dönük olarak ortaya koymak için pusuda bekliyorlar. Dolayısıyla Avrupa'da Müslümanların, Yahudilerin, göçmenler üzerine çalışan kuruluşların hepsinin topyekun güç birliği içerisinde, bu aşırı sağcılığa bu Nazi anlayışına karşı mücadele etmesi gerekir. Şimdi ise Müslüman düşmanlığı, Türkiye düşmanlığı ile öne çıkmış bir şahsın böyle bir kuruluşun başına gelmesi doğrusunu söylemek gerekirse Avrupa'da aşırı sağcılara karşı verilecek bu mücadelenin inandırıcılığını azaltacaktır. Bu, herkesin beraberce topyekun bir şekilde ortaya koyması gereken bir mücadele.

Tayyip Erdoğan , sebep değil bir sürecin sonucudur. Ve sorun, onun gitmesiyle bitmeyecektir. Sorun; onu iktidara getiren, üst üste dokuz seçim kazandıran, bir sürü yolsuzluk ve yönetim skandallarına rağmen körü körüne peşinden giden halktır. Daha doğrusu halkın bir bölümüdür. Bu halk yığınının, bu kitlenin; Anadolu Müslümanlığıyla , gelenekle, ahlakla, haram-helal kavramıyla, merhametle, şefkatle hiçbir ilgisi yoktur. Köyden kente göçle başlayan; ne köylü ne kentli olabilen, bütün değer ölçülerinden kopmuş, “vahşi birer yaratık“ haline gelmiş, talandan ve yalandan pay kapmaya çalışan; literatürde “lümpen proletarya“ olarak tanımlanmış olan kitledir bu. AKP ’ye oy vermiş olanların tümünü böyle yaftalamak doğru değil elbette. İçlerinde düzgün ve samimiyetle oy veren seçmenler de olabilir. Ama, o kitlenin genel karakteristiği budur.

Baykal solcu muydu! Hiçbir alakası yok. Tipik bir Sünni, sağcı, Ankara politikacısıdır Baykal. Baykal pekâlâ DYP’de, ANAP’ta, DP’de görev yapabilirdi ve çok daha başarılı olurdu.

Pişmanlık olarak sayacağım en önemli şey; vaktinde beni zorla gündelik siyasete sokmalarıdır. Hem acı çektim, hem de vakit kaybettim. Ben bu ülkenin siyasetine hiçbir zaman akıl erdiremedim, ayrıca böyle bir ihtiras da duymadım.

Askerler 10 yıl önce dönemin başbakanı Necmettin Erbakan'ı iktidardan uzaklaştırdı. O darbeyi yaratan koşullar bugün yeniden ortaya çıkıyor. Bir kez daha iktidarda bir İslamcı var. Bir kez daha generaller, hükümetin laik devleti nasıl zedelediğini öfke ile fısıldıyorlar. Bana göre Türkiye'de 2007 yılında bir askerî darbe olması şansı yüzde 50. Çoğu Türk, Başbakan Erdoğan'ın Erbakan'dan daha ılımlı olduğunu düşünmesine karşın, Erdoğan yine de bir İslamcı. Son haftalarda Türkiye'nin en üst düzey subayları ile konuştum. Hepsi demokrasiye ara verilmesini arzulamadıklarını ancak askerlerin yakında laikliği -ki o olmadan çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede demokrasi olamaz- korumak için harekete geçmek zorunda kalabileceklerini açık bir biçimde dile getirdiler.

Liste
Yükleniyor…